İlk Zamanlarından Günümüze İnternetin Zaman Tüneli | Özçekim
Teknoloji & Uzay

İlk Zamanlarından Günümüze İnternetin Zaman Tüneli

İnternet; sınırların, bayrakların ve ülkelerin bulunmadığı, taşıdığınız tek pasaport olduğu bir dünyaya giden yol olmalı.

Carlos Santana

1960’lar

ARPANET

Bazı zeki araştırmacılar hantal bilgisayarları birbirleriyle konuşturmaya çalışıyordu. Bir gün gerçekten insan gibi düşünen bir bilgisayar tasarlanacağı planlanıyordu. Sadece güçlü birkaç bilgisayar vardı. Onlar da büyük üniversitelerin bilgisayarlarıydı. İnternet, bilgisayar kaynaklarına belli bir mesafeden ulaşmanın bir yolu olarak icat edildi. Sermayesini savunma bakanlığından ARPA denilen Gelişmiş Savunma Araştırmaları Projeleri Birimi sağladı. Orijinal internet ARPANET idi. Askeriyenin yürüttüğü bir proje olarak başladı ama asıl amaç proje paylaşmak ve ekiplerin üniversitelerdeki araştırmacılarla iletişim kurmasını sağlamaktı. ARPANET sadece üniversitelerde varken ilerleyen yıllarda gelişmesiyle birlikte yayılmaya başladı. Tabii ne kadar gelişme diyebilirsek…

1970’ler

E-POSTA

ARPANET’teki trafiğin %75 kadarını e-postalar oluşturmaya başladı. 1972’de e-posta ağın bir parçası olur olmaz hesaplama kaynağı projesinden iletişim teknolojisine dönüştü ve bir daha da eskiye dönmedi. Kraliçe Elizabeth ise e-posta gönderen ilk devlet başkanı olarak tarihe adını yazdırmıştır. İlk zamanlardaki internet girişimcilerinin internetin neye evrileceğini kestirmeleri imkânsıza yakındı. Bugünse özellikle iş hayatımızda e-postalar adeta elimiz, kolumuz ve çok güvenilir bir sistem olarak, son hızda kullanılmaya devam ediliyor.

1980’ler

MILITARY NET

Savunma Bakanlığı’na bağlı Amerikan askeri bilgisayar ağı, 1980’li yılların ortasında ARPANET’ten ayrıldı ve kendi ağı olarak MILITARY NET’i kurdu. Ardından süper bilgisayar merkezi kurulma planları yapıldı ve bu öneriyi kapsayan bir paket, yıl 1986’yı gösterdiğinde Amerikan Bilimsel Araştırma Kurumu ‘Ulusal Bilim Kuruluşu’ NSF tarafından sunuldu. Artık Amerikan hükümetinin sübvansiyon desteği hazırdı ve ARPANET’in adı da NFSNET olarak değişti. Böylelikle 1.5 Mb/s gücünde bir hız vereceklerini duyurdular. Günümüz için çok yetersiz dursa da 56kb/s’den çıkılacak olması olağanüstü bir proje olmasını sağlıyordu. Michigan Eyaletindeki üniversitelerin organizasyonu NSFNET Merit olarak adlandırılmaktaydı. Sonra projeye önemli bilgisayar firması IBM ile haberleşme firmalarından MCI da dahil oldu. Birlik “İleri Ağ Hizmetleri” olarak adlandırıldı.

1990’lar

DÜNYA BAĞLANTI KURUYOR

1990’larda internetin ticarileşmesi bugünkü seviyeye ulaşmamızı sağladı. 90’larda bütün dünya bağlantı kurdu. Ama bu on yıllık sürecin başlarında hala kopuktuk. 1990’da Amerika’nın öncü internet servisi sunucusunun sadece 600.000 müşterisi vardı. Eğer o kişilerden biriyseniz ev telefonunuzun neden sürekli meşgul çaldığını açıklama göreviniz vardı. Dial up modemin çok ilkel, yavaş ve gürültülü bir teknoloji olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bir dosya indirmeye çalıştığınızda yemeğe falan gidebilirdiniz. Nitekim 3mb’lık bir mp3’ün bile 6 saatte indiği dönemleri yaşadık. Fakat ne kadar sürdüğü önem arz etmeksizin bir şeyi bir yere gönderebilmek o dönem için inanılmaz geliyordu.

2000’ler

FACEBOOK, YOUTUBE, TWITTER

Kitaplar form değiştiriyor. Günümüzde yayılması çoğalan e-kitapların ilk örneği 19 Mart 2000 yılında Stephen King’in “Riding the Silver Bullet” eseri oldu. 2000 başlarında internet şirketlerinin borsadaki değerleri varlık ve potansiyel gelirlerin çok çok üzerindeydi. Bununla ilgili de problemler ayyuka çıktı. Dönemin dikkat çeken bir gelişmesi de 2003 yılında, Apple markasının i-Tunes Music Store’u açması oldu. Artık Apple, yıldan yıla güçlenecekti. Sadece ilk haftasında 1 milyon müziğin internetten indirilmesi, dönemi için çok değerliydi. Yasal çerçeve ve düşük fiyat politikası günümüzdeki Spotify, Netflix gibi aboneliklerin de atası gibi olmasını sağlıyordu. Skype’ı da es geçmemek lazım. Yine dönemin internet üzerinden ücretsiz konuşma imkânı sağlayan sistemi Skype sayesinde artık Almanya’daki, Amerika’daki ve nice yerlerdeki arkadaşlarımızı, eş, dost akrabalarımızı uygun bir şekilde arayabiliyorduk. Günümüzde hala dev markalardan olan Mark Zuckerberg’in Facebook’u, hatta Youtube ve Twitter gibi platformlar piyasaya çıktı. Günümüzde Youtube ve Instagram en ön planda olsalar da, bakalım Twitter, Facebook gibi markalar ne zamana kadar hala güçlü kalacaklar…

2010’lar

ÇOK YAKIN, ÇOK GÜÇLÜ GEÇMİŞ

Uzaydan dünyaya ilk canlı internet bağlantısı 22 Ocak 2010 tarihinde gerçekleşti. Bu, Astronot T.J. Creamer’ın Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan tweet atması vesilesiyle oldu. Bu tweeti atmak için önce NASA’nın veri istasyonlarına gelmesi ve ardından bir insan tarafından yönlendirilmesi gerekmiş ve bu sayede durum gerçekleşmişti. NASA ve Google’ın çalışmaları da güçleniyordu. Uzay ile dünyanın bağlantısı için gereken prosesi otomatikleşiyor, Delay-Tolerant Networking (DTN) olarak adlandırdıkları yeni bir protokol geliştirildi. Bunun dışında 2016’dan itibaren 4G teknolojisi de kullanılmaya başlandı. Akıllı telefonlar geliştikçe gelişti. İnsanlar fotoğraf makinesi kullanmak yerine telefonlarla fotoğraf çeker, bilgisayardan sosyal medyada takılmak yerine telefondan takılır oldular. Yeni kişilerle tanışma şeklimiz bile artık online idi…

 

2019

ANINDA TÜKET

Video kaset kiralamak için mağazaya gitmek, telefon numaralarını ezberlemek zorunda kalmak, yol tariflerini yazmak, mektup yazıp posta atmak… Komik geliyor değil mi? Günümüzde Wi-Fi su kadar hayati görülüyor. İnsanlık tarihinin en güçlü aracı olan internet olmayınca çaresiziz. Tek bir tıkla kıyafet, kahve, kitap gibi aklınıza gelecek hemen her şeyi alabiliyoruz. Attığımız bir tweet ile bir sürü kişiye ulaşıyor, bir mesajla kalp kırabiliyoruz. Bedava müzik dinliyor, telefonumuzdan televizyon izliyoruz. Randevulaşıyoruz, yemek yiyoruz, hepsini çevrimiçi yapıyoruz. Bugün World Wide Web olmasaydı tam anlamıyla kaybolurduk.

Gelecek Yıllar…

ROBOTLAR İŞ BAŞINDA

Geldik belki de en zor ama tartışması eğlenceli noktaya. Geleceğe! İleride internetin erişimine değil de hizmete para ödeme ihtimalimiz çok yüksek. Google’ın duyurduğu yeni oyun platformu Stadia’yı ele alalım. (Henüz ülkemize ne zaman geleceği belli değil.) Bu platform sayesinde Google Chrome’u açacağız ve istediğimiz oyunu oynayacağız. Belli bir hizmet ücreti elbette olacak. Ancak tek gereken internet. Yani bunu cep telefonunuzdan, tabletten de oynayabileceksiniz. Oyun CD’si yok, e tamam buna alıştık. Ama ekran kartı, ram, işlemci de önemli değil! Peki AMD, ATİ gibi markalar ne yapacak? Bunun dışında alışveriş yaparken hemence fikirler alabileceğimiz e-satış temsilcileri olacak. Üzerinizde nasıl duracağını hologram olarak dijital ortamdan görebileceksiniz. Restoranlarda yapay zekâlı garsonlar sizi karşılayacak. 3 boyutlu menüler olacak. Kart kullanmadan direkt e-fatura olarak ücret hesabınızdan düşecek. Bunlara çok da fazla kalmadı. Gerçekten…

Close