Spor
O BİR EFSANE; NAİM SÜLEYMANOĞLU
“İyi Ki Halteri Seçmişim. Her İnsanda Bir Yetenek, Bir Değer Vardır. Önemli Olan Onu Keşfetmek, Bulmaktır.”
Neden “En” Efsane?
15 yaşındayken ilk dünya rekorunu kırdı.
46 kez dünya rekoru kırdı ve 8 kez de dünya şampiyonu oldu.
1988 Seul olimpiyatlarında 9 dünya ve 6 olimpiyat rekoru kırarak, mantık sınırlarını zorladı.
Kilosunun 3 katını kaldırdı.
Güreş haricinde ilk kez altın madalya ile Türkiye’yi buluşturdu.
1992 senesinde Uluslararası Halter Basın Komisyonu, onu “Dünyanın En İyi Sporcusu” seçti.
1988 yılında dünyaca ünlü “TIME” dergisinin kapağı oldu.
3 kez dünyada “Yılın Haltercisi” seçildi.
Tam 3 kez olimpiyat şampiyonu oldu.
Cep Herkülü
O, dünya sporunun efsane ismi, dünya sporu için bir ikon. Ağırlığının tam 3 katını kaldıran, kırılmadık rekor bırakmayan bir isim, o Naim Süleymanoğlu! 23 Ocak 1967 yılında Bulgaristan’da doğdu, maalesef ki 2017’nin Kasım ayı içerisinde, ayın 18’inde aramızdan ayrıldı. Biz onu kırılmadık rekor bırakmayan, Türk bayrağını göndere çekmeyi alışkanlık haline getiren halleriyle hep hatırlayacağız. Işıklar içinde uyu, 1,47cm’lik dev adam! Bu yazımız sana ithaf edilmiştir. Başlayalım!
Erken Yaşlarda Büyük Başarılar
Henüz 15 yaşındayken Brezilya’da yapılan gençler halter şampiyonasında 2 altın madalya alıp dikkat çekmişti. 1983 yılında Viyana’da da rekorlarını geliştirdi. 1984 yılında Bulgaristan, Sovyet’lerle boykota katıldı ve Los Angles olimpiyatlarına bu yüzden katılamadı.
Aynı zamanda Türk soyundan olmasına rağmen Bulgar hükümeti, Türk isimlerini yasakladığı için ismi “Naum Shalamanov” olarak biliniyordu. Bulgaristan’daki bu baskılardan kurtulmak ve Türkiye adına müsabakalara katılmak için 1986’da Melbourne’de düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’nda Türkiye Büyükelçiliği’ne sığınarak Türkiye’ye iltica etti. Dönemin cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal, onu kazanmak için aracılara 7 milyon dolar verirken tereddüt dahi etmedi. O süper geleceği çoktan görmüştü.
Bizim için ilk kez 1988 Seul olimpiyatlarında mücadele etti. İlk orada, ardından 1992’de Barcelona’da ve son olarak da 1996 Atlanta olimpiyatlarında üst üste 3 kez altın madalyayı alarak adını olimpiyat tarihine geçirdi!
Dünyanın Gelmiş Geçmiş En İyi Haltercisi
Bu, tartışmaya açık bir konu dahi değil. O, saçından düşen perçemi üflerken biz perçem düşmese de üfler, onunla konsantre olur, onunla eğilir, onunla kalkar, onunla coşardık! Türk bayrağımızı göndere çıkardığında sevinçten ağlardık! Bir dönemin çocukları, mutfaktan oklavayı kapar, ellerini bebe pudrasıyla pudralar, olmayan perçemlerine üfleyerek onu taklit ederdi. Çünkü o bir kahramandı!
Onun kıyaslanacağı isimler ünlü boksör Muhammed Ali, efsane basketbolcu Michael Jordan olabilir. Olimpik isimlerden ise, efsane yüzücü Michael Phelps ve koşu rekortmeni atlet Usain Bolt olabilir ancak. Seviye efsanevi!
Düzenli Çalışma Ve Zafer
Günde üç kez antrenman yapıyordu. Sabah, öğlen kesmiyor, 22:00 sularında spor salonunda oluyordu. Allah vergisi yetenek bir yere kadar, düzenli çalışma ve disiplin onun göbek adıydı. O, rekorları kırarken Türkiye halteri doğru düzgün bilmiyordu bile! Olimpiyatlarda da oldukça başarısızdık. Zira güreş dışındaki ilk altın madalyamız Naim’den gelmişti. Büyükler iyi bilir, bireysel bir spor için sokağa dökülmeyi, tüyleri diken diken etmeyi başaran daha öte biri olmamıştı.
Valerıous Leonıdıs Ve Naim’in Dostluğu
Türk ve Yunan dostluğu için çok önemli ikili oldular. 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda kıyasıya rekabet ettiler. Sonunda kazanan Naim oldu. Leonidis ağlıyordu. Ancak onu teselli görevi yine milli haltercimize kalmıştı. Leonidis, Naim’e “Sen dünyanın en iyisisin.” Derken, Naim de ona “Hayır, ikimiziz.” Demiştir.
En son 2012’de görüşen ikilinin son randevusu, Naim’in cenazesinde oldu. Leonidis de oradaydı. “Naim’in öldüğü haberini duyunca yıkıldım. Ben büyük bir dostumu, dünya da çok büyük bir sporcuyu kaybetti. Öldüğüne hâlâ inanamıyorum” dedi Leonidis ve ekledi; “Dünyanın en iyi sporcusu idi. Dünyada bir eşi yok. Bundan sonra da gelir mi? Çok zor.”
Bundan Sonrası
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da ısrarla dediği, amatör branşlara önem verilmesi gerekliliği, git gide daha da büyüyor. Çünkü artık Naim de yok. Zaten zar zor kazandığımız azıcık olan olimpiyat madalyalarını da, korkunç sebeplerle, dopinglerle vesaire geri veriyoruz.
Türkiye’nin dünyaya adını duyurmasını ve ülke bayrağının göndere çekilmesini istiyorsak, temiz ve güzel çalışarak, doğru bütçe ayırarak amatör branşlara yönelmeliyiz. Bu kocaman ülke, isterse her şeyi başarır. Bunu artık dünyaya net bir şekilde kanıtlamanın zamanı sizce de gelmedi mi?