Sağlık
İnsan Psikolojisine Dair 5 Çarpıcı Sosyal Deney
İnsanın karmaşık yapısını anlamak, incelemek ve somut verilere ulaşmak sosyal bilimcilerin ve psikologların yüz yıllardır uğraş verdiği bir alan oldu. İnsanın psikolojik yapısını ve dışarıdan maruz kaldıkları etkilere verdikleri tepkiler çeşitli deneyler ile ölçülmeye çalışıldı. Söz konusu deneyler çok sayıda tartışmayı beraberinde getirse de insanların doğası hakkında fikir sahibi olmamız açısından sosyal bilimlerde merkezi bir önem teşkil ediyor.
Tarihin en çarpıcı 5 sıra dışı psikolojik deneyini ve alınan sonuçları derledik.
1. Küçük Albert Deneyi, John Watson
Minik Albert’in akıbeti belirsiz
En çok eleştirilen ve tepki çeken bu deneyde John Watson, klasik koşullanma ve korkunun insan üzerindeki etkilerini ölçmeyi amaçlamıştır. Tepkilerin nedeni ise denek olarak 8 aylık bir bebeğin kullanılmasıydı. Deney öncesi Albert’e beyaz tüylü fare, tavşan, çeşitli peluşlar ve yanan kağıtlar gösterilmişti. Sonuç tam da beklenildiği gibiydi ;
Albert bebek, henüz herhangi bir nesneye korku veya olumsuz bir refleks geliştirmemişti. Beyaz tüylü fareye gülümsüyor, okşayarak seviyor ve diğer garip nesnelerden korkmuyordu.
Deneyin bir sonraki aşamasında, fare ile beraber aynı odada yalnız başına kalan Albert’e, fareye dokundukça çekiç sesleri dinlettiler. Çekiç seslerini duyan Albert ağlamaya başladı ve böylece Albert’in beyaz fareye karşı bir korku geliştirmesi sağlandı. Daha sonraki aşamalarda, Albert’e beyaz tüylü oyuncaklar ve maskeler gösterildi, Albert onları görünce, tıpkı önceki aşamalarda olduğu gibi ağlamaya başladı. Sonuç olarak, Albert beyaz tüylü nesnelere karşı bir korku geliştirmiş oldu.
Bu deneyin 8 aylık Albert’in hayatında nasıl bir etki bıraktığı ise günümüzde hala tartışılmaktadır.
2. Karar Verme Deneyi, Solomon Asch
Belki de deneyler tarihinin en çok bilineni. Solomon Asch, yaptığı bu deneyle bireyin karar alma sürecinde diğer insanların ve sosyal baskının etkisini gözlemlemek istemiştir.
Deneye katılanların biri dışında diğerleri Asch’ın asistanları idi ve önceden planlanmış davranışları sergileyeceklerdi, çünkü gerçek deneğin kararlarını etkileme amacıyla hareket edeceklerdi.
Sürü Psikolojisi Devrede
Böylece deneklere bir çift kart gösterildi, sırasıyla Asch’ın asistanları kartlar hakkındaki sorulara cevaplarını verdiler, en son gerçek deneğin cevap vermesi beklendi. Deneyden çıkan sonuç ise şöyleydi: deneye katılan üç gerçek denekten biri, kendisinden önceki katılımcıların verdiği cevapların yanlış olduğunu bilse bile grubun cevabına uyum sağladı.
3. Bölünmüş Bir Sınıf, Jane Elliott
Amerika’da ırkçılığın revaçta olduğu 1968 yılında gerçekleştirilen bu deney Martin Luther King’in ölümü sonucunda ortaya çıkıyor. Sadece beyazların yaşadığı bir kasabada ilkokul öğretmenliği yapan Jane Elliot, ders verdiği sınıfta öğrencilerini mavi gözlü ve kahverengi gözlü olarak sınıflandırıyor.
İlk gün mavi gözlü öğrencileri üstün grup olarak belirledi. Çeşitli bilimsel veriler uydurarak tüm sınıfı mavi gözlülerin daha zeki ve daha ayrıcalıklı olduğuna inandırdı. Mavi gözlü öğrencilere; daha fazla tenefüs zamanı, daha fazla yemek yiyebilme gibi haklar tanınacaktı. Kahverengi gözlüler ise ayırt edilebilmeleri için daha geniş yakalıklar takacak ve sınıfta en arka sıralarda oturacaktı. Mavi gözlüler daha zeki, başarılı ve güvenilirdi. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi. Öğrencilerin davranışları kısa bir sürede büyük ölçüde değişti. Mavi gözlü öğrenciler kendilerini üstün görerek kahverengi gözlü öğrencilere zorbalık yapmaya başladılar. Üstelik kendilerini üstün gördükleri için dersteki ve sınavlardaki verimleri ve başarıları da artmıştı. Kahverengi gözlü öğrenciler ise tam tersi daha mutsuz ve daha başarısız olmaya başlamışlardı. Bir sonraki gün ise Jane Elliott rolleri değiştirdi. Artık mavi gözlü öğrenciler azınlık durumundaydı. Roller değişince bir önceki gün aynı şeyi yaşayan kahverengi gözlü öğrenciler mavi gözlü arkadaşlarına fazla zorbalık yapmadılar. Çünkü aynı şeyleri kendileri de yaşamıştı.
Öğrenciler Irkçılığı ve Ön yargıları Öğrendi
Kısa süre sonra öğrencilerine yaşadıklarının sadece bir deneyden ibaret olduğunu anlatan Elliott, ırkçılığın nasıl bir şey olduğunu çocuklara bu deneyimi yaşatarak öğretmiştir.
4. Üçüncü Dalga Deneyi, Ron Jones
Deneye katılan öğrenciler ırkçı davranışlar sergilemeye başladı
Demokrasiyi benimsemiş ülkelerde faşist ideolojilerin tekrar dirilme ihtimalinin araştırılmak istendiği bu deneyde, Cubberley Lisesi’nde okuyan öğrencilerden bir bölümüne, özel oldukları ve diğer öğrencilere otorite uygulayabilecekleri söylendi, Nazi selamı öğretildi.
Kendilerinin diğerlerinden daha güçlü oldukları inandırılan öğrenciler, bir süre sonra kendi sembollerini üretip kendi sloganlarını çıkardılar ve diğer tüm öğrencileri hor görmeye başladılar.
5. Seçimlerin Paradoksu, Lepper and Iyengar
Bu deneyle işletmeler pazarlama stratejilerini değişmiştir.
Psikolog Mark Lepper ve Sheena Iyengar, bir şarküteride, gelen müşterilere tadımlık reçel sunuyorlardı. Deneyin ilk gününde müşterilere yalnızca altı çeşit, ikinci gününde ise yirmi dört çeşit reçel sundular. İlk gün elde ettikleri satış oranı %30 iken, ikinci gün elde ettikeleri satış oranı %3’tü. Yani seçenekler arttığında tüketiciler karar verme ve opsiyona ulaşma aşamasından çekiniyorlardı.