Doğa
Güzelliklerini Koruyabilmiş Bir Huzur Kenti Safranbolu
Büyüleyici bir geziye hazır mısınız? Durağımız, insanı adeta bir zaman tüneline girmiş gibi hissettiren Batı Karadeniz’in göz bebeği, Safranbolu. Bugün Safranbolu’yu özel yapan ise sahip olduğu tüm maddi ve manevi miraslarını koruyabilmiş tek yer olması. Safranbolu, geleneksel Osmanlı toplum yaşantısının tüm özelliklerini bugün tümüyle koruyor. Üstelik modern şehir yaşamına dair hiçbir öğenin araya karışmamış olması gezi deneyimini daha da eşsiz bir hale getiriyor. Safranbolu; verdiği huzurla ruhunuza, bol oksijenli doğasıyla bedeninize, leziz lokumlarıyla da damağınıza pekiyi gelecek…
Safranbolu’nun Tarihini Tanıyın
Safranbolu’nun bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanıyor. Geçmişinde hangi medeniyetlerin izi yok ki: Hititler, Firigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu… Safranbolu’nun en parlak dönemi Osmanlı hâkimiyetinde yaşanıyor. Bunda en büyük katkı ise İpek Yolu üzerinde önemli bir konaklama merkezi olmasının payı büyük. Safranbolu’nun UNESCO tarafından ‘DÜNYA MİRAS KENTİ’ listesinde alınmış olduğunu da buraya not edelim.
Osmanlı Ev Yaşamına Tanık Olun
Kentin en önemli simgesi Safranbolu Evleri. Bu evler, 18. ve 19.yy Türk toplumunun kültürünü ve günlük yaşamını yansıtan mükemmel mimari eserler. Kaymakamlar Evi başta olmak üzere bugün sergi ve müze alanı olarak kullanılan evleri gezerek tarihte ufak bir yolculuğa çıkabilir, 18. Yüzyıl Türk insanının ev yaşamına konuk olabilirsiniz.
Safran ile Tanışın
Safranbolu, ismini Türkiye’de yalnız Safranbolu’da yetişen Safran bitkisinden alıyor. Safran aynı zamanda altın kadar da kıymetli bir bitki; bugün kilosu 25- 30 bin TL’yi bulabiliyor. Safranın özelliği ise kendi ağırlığının 100.000 kat suyu sarıya boyayabilme özelliği. Bu yönüyle gıda boyası olarak ya da el sanatlarında kullanılıyor. Sadece bununla da sınırlı değil kullanım alanı. Safran; ilaç, parfüm, çay, aroma verici, baharat vs. gibi pek çok şekilde karşımıza çıkıyor.
İkram Edilen Lokumları Tadın
Safranbolu’ya yolunuz düştüyse lokum yemeden dönmeniz imkânsız. Her sokakta size güler yüzle lokum ikram edilecek ve asla satın alın diye baskı yapılmayacak. Osmanlıda rahat-ül hulkum (boğaz rahatlatan) adıyla anılan, Avrupa’nın ise ‘Turkish Delight’ dediği lokumun en nefisini yiyeceğiniz yer de Safranbolu’dur. En sevmeyene dahi kendini sevdirir. Farkı ise diğer lokumlara göre daha hafif olmasıdır. Yedikten sonra ağızda şekerli bir tat bırakmaz. Ayrıca içine katılan safran da eşsiz bir tat verir. Safranlı ve çifte kavrulmuş olanı özellikle muhteşemdir.
Cam Terasta Kanyon Keyfi Yaşayın
Safranbolu’da aynı zamanda muhteşem de bir doğa hâkim. Safranbolu Tokatlı Kanyonu çok bilinmese de dünyanın sayılı kanyonlarından. Tokatlı Kanyonunun önemli bir özelliği de çevresinde doğal yaşamın korunmuş olması. Kanyon parkurlarında karşınıza sincap, kaz ve atlar çıkabiliyor. İsterseniz cam terastan kanyonu izleyebilir isterseniz de kanyonun derinliklerine inerek bu doğa deneyimini yaşayabilirsiniz.
Saklı Cennet’te Taş Değirmen Unundan Börek Yiyin
Şimdi adı gibi saklı kalmış bir doğal cennette sıra: Saklı Cennet. Geçmişi 2 bin yıl öncesine dayanan bu bölgede eskiden çok sayıda değirmen varmış ama hepsi zamanla unutularak toprak altında kalmış. Dereköy Değirmeni de 32 yıl sonra restore edilerek gün yüzüne çıkarılmış. Aynı zamanda muhteşem bir doğanın ortasında yer alması da işin bir diğer güzel yanı. Şelalenin kıyısında taş değirmen unundan yapılmış yöresel cevizli börek yiyerek kendinizi gerçekten cennette gibi hissetmeniz mümkün.
Osmanlı’nın Korunmuş Tek Saat Kulesine Tırmanın
Safranbolu’da başınızı yukarı kaldırıp baktığınızda kentin tepesinde bir Saat Kulesi yer aldığını göreceksiniz. Saat 1797 yılında Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından Londra’dan getirilerek Safranbolu’ya hediye edilmiş. Saate gönül vermiş bir amca saati hala manuel olarak kurarak saat başı çalıştırıyor. Bugün tarihi saat kulelerinin hepsi dijital saate yerini bırakmışken Safranbolu saati ilk günkü haliyle çalışmaya devam ediyor. Allah amcamıza ömür versin ve saat korunmaya devam etsin…
Kervansarayda Konaklayın…
Burası ipek yolunun duraklarından biri demiştik. Doğal olarak Safranbolu’nun tam merkezinde bir kervansaray da yer alıyor. Cinci Han adlı kervansaray, Safranbolu eşrafından Cinci Hoca olarak bilinen Karabaşzade Hüseyin Efendi tarafından 1645 yılında yaptırılmış. Han dönemin Osmanlı mimarisinin en gelişmiş örneklerinden biri diyebiliriz. Üstelik dilerseniz hala bu handa konaklamanız mümkün. Kervansaray 2 katlı 63 odaya sahip. Hatta Cinci Hanın hemen üzerinde yer alan Cinci Hamamında da hamam keyfi yapabilirsiniz.
Su Kemerinde Seyre Çıkın
İncekaya Su Kemeri Safranbolu’nun muhteşem yerlerinden biri. Su kemerinin ilk ne zaman yapıldığı bilinmiyor ancak kemer 18. Yüzyıl’da Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından tamir ettirilerek korunmuş. İncekaya su kemeri 116 metre uzunluğunda, 6 kemerli oldukça büyük bir yapı. Kendisi eskiden Safranbolu’ya su taşımış bir emektar. Buradan geçen su Asmazlar Konağının bahçesinde bulunan su terazisinden kentte bulunan çeşmeler dağıtılıyor. Dağıtılan bu suya halk arasında paşa suyu deniliyor.
Su Sesleri Eşliğinde Namaz Kılın
Gezinizi huzur içinde tamamlamak isterseniz Akçasu deresi üzerine yapılan bu camiyi mutlaka görmelisiniz. 1880 yılında Muslubeyoğlu Hacı Hüseyin Hüsnü Efendi tarafın yaptırılan camii; tavanı, ahşap korkuluklu mahfili ve ahşap minaresiyle çok özgün bir yapı. Caminin içine girdiğinizde altınızda akan suyu hissederek huzur dolu anlar yaşayacağınıza eminiz.