Dönüşün Muhteşem Olacak | Doğa Aslında Nedir? | Özçekim
Doğa

Dönüşün Muhteşem Olacak – Doğa Aslında Ne?

Bu Şehirden Gitmek İsteyenlere…

Milyonlarca insan tek bir konuda hem fikir:
“Bir şeyler yanlış gidiyor…”
Her birimizin aklındaysa aynı hayal var:
Doğaya dönmek, Ege’de bir köye yerleşmek, meyveyi sebzeyi organik yetiştirmek…
Tıpkı en başında olduğu gibi!

Dönüyoruz,
Doğaya, en başına…

Modern yaşam bize çok şey verdi! Her biri yaşamı kolaylaştıran cihazlar, daha kısa sürede hallolan işler, daha güzel evler, giysiler, araçlar… Tüm bunlarla hep daha iyi, daha varlıklı, daha kaliteli ve daha mutlu bir yaşama kavuşacağımızı umduk. Lüksün ve varlığın tam ortasında yüzleştiğimiz şey ise sebepsiz bir mutsuzluğun ta kendisi oldu! Tüm bunlar her şey daha güzel olacak diyeydi ama olmadı! Gelinen noktada herkes mutsuz, kaygılı, tahammülsüz üstelik de sağlıksız…

Sorunun kaynağını bulmuş olsun ya da olmasın herkesin zihninde aynı şey var: “Bir şeyler yanlış gidiyor…” Milyonlarca insan bu konuda hem fikir ve her biri bir “değişim” ihtiyacı duyuyor. Sorunsa, pek çoğunun bunu nasıl yapacağını bilmiyor olması! Modern yaşam bize istediğimizi vermedi üstelik eskiye dair sahip olunan pek çok şeyi de bizden götürmeye ve geri dönülemez hale getirmeye devam ediyor. Peki, bu süreç nasıl başlamıştı?

DOĞA ASLINDA NE?

DOĞA

İnsan da her canlı gibi ekosistemin ayrılmaz bir parçası. İnsanın yaşamasını sağlayansa bu ekosistemi bir kültür yaratarak yani öğrendiklerini kuşaktan kuşağa aktararak kullanmayı becerebiliyor olması. Doğal yaşam ise insanın tarihinin başlangıç noktasını oluşturuyor. Bugün toplumların dili, yaşam şekli, barınma modelleri gibi hemen hemen her şey doğal koşulların etkisi altında meydana geldi. Yani kültür, doğa ile yaşamın ta kendisi oldu. Bu sürecin erken dönemi elbette temel ihtiyaçlarımızı gidermeyi başarırken ortaya çıktı ancak doğanın insana öğrettikleri bununla sınırlı değil. Sanat, bilim ve teknoloji gibi ileri gelişmişlik seviyeleri de temelde ilhamını hep doğadan aldı. Tarih boyunca doğa; insanın, insan ise doğanın ayrılmaz bir parçası oldu.

MEGA KENTLER MİKRO BİREYLER

MEGA KENTLER MİKRO BİREYLER
Doğa ile süren birlikteliğimiz sayesinde ulaştığımız gelişmiş kültürel deneyim süreci bir gün değişmeye başladı. İnsan kendisini doğadan çıkardı. Doğayı bir endüstriye dönüştürerek kolay ve bol kazançlı bir ilişki yarattı. Sanayi devrimiyle birlikte de dünya hızlı bir şekilde kentleşme sürecine girdi. İnsan artık kentlerde modern bir yaşam sürüyor ve kırsalı makinelere terk ediyordu. Kentlerin vadettiği yüksek yaşam standartları da insanları hızla kendisine çekti. Artık insanlar kitleler halinde köylerden şehirlere, şehirlerden daha büyük şehirlere göç etmeye başladı. Şehirlerse her geçen gün genişlemeye devam etti. Kültürün, yaşam şartlarının ve yaşam tarzlarının dönüşüme uğradığı günümüzde mega-kent olarak adlandırılan nüfusu 10 milyonu aşan devasa şehirler meydana geldi. Ancak şehirler büyüdükçe insan küçülüyordu. Şehirler insanlara hem maddi hem de manevi yönden hayli garip bir yaşam koşulları sunar olmaya başladı. Bu yeni sistemde üretme kabiliyeti insandan alınmış ama yerine normalin çok üzerinde bir tüketme kabiliyeti kazanması sağlanmıştı. Üretmiyor ama tüketiyoruz! Tüketmek için yaşıyor, yaşamak içinse “hizmet” ediyoruz.

GIDA VAR BESİN YOK

GIDA VAR BESİN YOK

Tarım da hayvancılık da artık dev bir endüstri. Çiftlikler bir fabrika. Toprak ve hayvanlarsa bu fabrikanın ham maddeleri, metaları. Durum böyle olunca ortaya çıkan en sarsıcı sonucu “gıda” konusunda yaşıyoruz. Her birimiz yemek yiyoruz ve gıda, yaşamın kaynağı. Ancak bugünkü şekli ile artık gerçek bir gıdadan bahsetmemiz imkânsız hale geldi. Başlangıçta böyle bir sistem çok mantıklı görünüyordu. Devasa makineler toprağı en verimli ve tek tip ürün ile ekecek. Karşısına çıkan tüm engelleri kimyasallar ile aşacak – ilaçlama, gübreleme, antibiyotik- bol ve ucuz şekilde gıdaya ulaşacak ve bunu insanlarla paylaşacaktı. Üstelik çok daha fazla para kazanarak… Hiç kimse bunun sağlığımızı ve en önemlisi geleceğimizi yok edeceğinin farkında değildi! Hiç beklemediğimiz bir şey oldu ve doğa yok olmaya başladı! Toprak yanlış uygulamalarla her geçen gün verimini azaltıyor. Ne su, ne hava, ne de hayvan varlığımız; sınırları ve kuralları olmayan bu sisteme sonsuza kadar kaynak sağlayamayacak…

%100 DOĞAL VE KATKISIZ!

yumurta

Dünya artık yeni bir Rönesans’ın eşiğinde. İnsanlar gerçeklerin farkına varmaya başladı ve pek çoğumuz tükettiklerimizi artık daha fazla sorguluyoruz. Bize vadedilen yüksek yaşam standardı yerine kalitesiz bir yaşama sahip olduk. İşte bunu anlamamız sorgulayışın da başlamasını sağladı. Ancak bu sorgulayış yeni bir değişim rüzgârı yaratsa da hâlâ savaşmamız gereken çok şey var. Zira kapital yaşamın kurduğu sistem hâlâ güçlü! Bizlerin bu sorgulayıcı bakışlarıysa yeni bir pazarın ortaya çıkmasına sebep oldu ve hemen yeni bir sektör yaratıldı: Organik! Doğayı kaybettikçe daha fazla ismini anmaya başlıyoruz. Artık hiç olmadığımız bir şeyiz: %100 Doğal ve Katkısız! Sistem bizden aldığını ve zaten asıl olması gerekeni bu kez bize bir lütuf gibi satmaya başladı. Eğer bu gezen tavuğun yumurtasıysa diğeri neydi? Bugüne kadar yediğimiz diğeri!

 

AZIN ÇOKLUĞU

AZIN ÇOKLUĞU

Dünya artık yeni bir şeyin farkına varıyor. O da az olanın, çokluğu! Artık şunu çok iyi biliyoruz ki bir şey ne kadar geniş bir ağa sahipse ve ne kadar çoksa verimi bir o kadar azdır. Bunu çevrenizdeki pek çok şeyle özdeşleştirerek düşünebiliriz. Zincir mağazalar yerine daha butik işletmeler artık daha yüksek bir kalite sunuyor. Ultra her şey dâhil oteller yerine artık küçük ve sıcak otellerde insanlar kendini daha özel hissediyor. Hizmeti, hizmeti sunan kişiden doğrudan alabilmek artık hepimizin en sevdiği şeylerden biri haline geldi. Artık yerellik kavramı gün geçtikçe daha da önemini artırıyor. Yerele ait olan her şey daha kıymetli!

MODERN İNSANIN TANIMI DEĞİŞİYOR MU?

MODERN İNSAN

Modern insan nedir? Bu soruya verdiğimiz yanıtlar son 50 yıl içinde değişmeye başladı. Modern insan eskiden satın alma gücü yüksek olan ve neredeyse her ihtiyacı için hazır tüketime yönelebilecek güce sahip kişiydi. Artık bu tanım neredeyse zıttı ile eş değer. Artık modern insanın en güçlüsü ihtiyaçlarını kendi üretebilen, elleriyle yapabilen insan oldu. Eskiden zengin restoranların menüsünde ıstakozlar görüyorduk bugünse Siyez buğdayından yarma çorbası en elit seçeneği oluşturuyor. Artık insanlar için yerele ulaşabilmek en büyük lüks!

 

ŞEHİRDEN KAÇMAK MÜMKÜN MÜ?

ŞEHİRDEN KAÇMAK

Yerele duyulan bu merak aslında içinde yaşadığımız hayatın karmaşasından kaçış bileti gibi görünüyor. Yaşamlarımız “insani” özelliklerini yitirdikçe eskiye duyulan özlem de gitgide artıyor. Dijital yaşam her yanımızı sardıkça doğaya ve doğal olana hasret de çoğalıyor. En büyük hayaliniz nedir? Sorusuna artık hepimiz benzer yanıtları veriyoruz. Ege’ye yerleşmek, bahçeli bir eve sahip olmak, kendi domatesini- alatalığını yetiştirmek… Ancak bir soru kafamızı kurcalıyor: Doğaya dönmek gerçekten zor mu? Bir orta yol bulunabilir mi? Gitmeden önce neleri öğrenmemiz gerek? Gelin bu sorulara yanıt arayalım…

 

ŞEHİRLİ İNSANIN DOĞAL YAŞAM REHBERİ


Doğaya tamamen döneceğiniz günün gerçekten “muhteşem” olması için doğaya ısınma turları!

  1. Önce Tüketim Alışkanlıklarınızı Düzenleyin

Tüketim Alışkanlıkları

Şehir yaşamının zorluklarından şikâyet etsek de sahip olduğumuz bazı şeyleri bırakmak düşündüğümüz kadar kolay olmuyor. Bunun başında da alıştığımız tüketim alışkanlıkları geliyor. İster bir gün şehirden uzaklaşalım istersek hep şehirde kalalım ama mutlu olmak için tüketim alışkanlıklarımızı mutlaka düzenlemek gerekiyor. Bu hem bedensel hem de ruhsal sağlığımız için en önemli faktörlerden biri. Bunun için ihtiyaç-tüketim dengesini mutlaka iyi kurmak gerekiyor. Yaşamımıza ekleyeceğimiz fazladan her eşya bize yüktür. Bunun farkında olarak alışveriş yapmak çok önemli. Bunun peşinden, bu kez ne tükettiğimizi sorgulama devreye giriyor. Seçenekler içerisinde daha kaliteli ve yerli olanı talep etmemiz hem bize hem ülkemizin geleceğine büyük katkı sağlayacaktır. Tüketim konusunda minimalist yaşam felsefesinden ilham almak da oldukça işimize yarayacaktır.

  1. Çöp Kutunuza Göz Atın!

Çöp Kutunuz

Kaynaklarımız sınırlı ve doğaya saygı duymadıkça mevcut kaynaklarımıza da zarar veriyoruz. Bu yüzden atıklarımıza çok özen göstermemiz gerekiyor. Bunu yalnızca bir geri dönüşüm olarak algılamamak gerek. Bir sebzeyi, meyveyi ya da eti yerken yediğimiz gıdanın soframıza gelinceye kadar ne çok aşamadan geçtiğini bir düşünün. Sizce saygıyı hak etmiyor mu? Doğayı seven bir insanın her şeyden önce doğaya saygı duyması ve bunu bir yaşam şekline dönüştürmesi gerek. Bunun için de hiçbir şeyi ziyan etmekten ve doğaya zarar veren atıklara sebep olmaktan kaçınmak gerekiyor. Çöp kutumuzda ne olduğu bu konuda ne kadar bilinçli olduğumuzun önemli bir göstergesi!

  1. DOĞAYA ALIŞIN

DOĞAYA ALIŞIN

BUSHCRAFT, HOBİ BAHÇELERİ VE EKOLOJİK KÖY

Doğal yaşam uzaktan göründüğü gibi kusursuz bir yeşil cennet olmayabilir. Doğanın içinde sizi bekleyen pek çok zorluk var. Bu zorlukları bilmek ve bunlarla uyumlu yaşamayı öğrenmek gerekir. Bunun için doğaya ısınma turları yapmanız faydalı olacaktır. Bu sayede hayalinizi kurduğunuz doğaya dönüşün gerçekçi bir istek mi yoksa size uymayan boş bir hayal mi olduğunu keşfedebilirsiniz. Size bu hissi yaşatacak kavramları öğrenerek sizin için en uygun olanıyla işe başlayabilirsiniz.

  1. BUSHCRAFT

BUSHCRAFT

Bushcraft doğada hayatta kalma becerisi olarak tanımlanabilir. Fakat öte yandan bushcraft sadece doğada hayatta kalmak adına yapılan bir aktivite değildir. Genellikle kampçıların ilgilendiği bir alan olan bushcraft aslında doğada en az ekipmanla en çok işi yaparak rehabilite olmayı ve kaliteli zaman geçirmeyi kapsamaktadır.

Bushcraft; kısıtlı alet edevatla, belki sadece doğada bulunan malzemeleri kullanarak ya da doğadaki malzemelerle yeni bir şey üreterek ihtiyaçlarımızı gidermektir. Buradaki esas amaç doğada kalınan veya kalınabilecek zor durumlara hazırlıklı olmak! Alet kullanmadan ateş yakmak, yön bulmak, avlanmak, su bulmak ve psikolojik tetiklemelere karşı hazırlıklı olmak gibi geniş bir beceriye ve zihinsel gelişime birçok katkısı olan bushcraft sayesinde doğa ile bağınızı sapasağlam bir hale getirebilirsiniz. Aslında bushcraft sadece doğada işimize yarayacak bir aktivite değildir. Bu etkinlik; gündelik yaşantımızda da savaş ya da hayatta kalma içgüdüsünü kullanarak pratik çözümler ve daha yaratıcı bir hayal gücü oluşturmamıza katkı sağlar. Ayrıca oluşabilecek tehlikeli olaylara ya da maddi manevi sıkıntılara karşı soğukkanlılığı korumayı, hedefe odaklanmayı ve hayata iyi yönde bakmayı öğreten bir disiplindir.

 

  1. Hobi Bahçeleri

Hobi Bahçeleri

Doğa deneyimini çok uzaklara gitmeden yaşamak ve öğrenmek için en iyi öneri ise hobi bahçeleri. Hobi bahçesi, tamamen hobi amaçlıdır. Bu bahçeler sayesinde biraz olsun doğaya ve tarıma olan özleminizi ya da hevesinizi giderebilirsiniz. Bir diğer adı organik bahçe olan bu aktivite sayesinde doğaya tamamen döneceğiniz günün gerçekten “muhteşem” olması için pratikler kazanabilirsiniz. Böylece hem kendi sebzenizi kendiniz üretir hem de doğaya dönme hayallerinize ufak ufak yaklaşmaya başlarsınız…

  1. Ekolojik Köy

Ekolojik Köy

Bushcraft yaparken gerçekleştirdiğiniz doğa ziyaretleri ya da hobi bahçenizde yetiştirdiğiniz organik sebzeler sizi kesmiyorsa daha büyük düşünme vakti belki de gelmiştir. Ekolojik köy kavramını daha önce işittiniz mi? Şehir keşmekeşinden sıkılmış ya da yalnız kalmış insanların bir arada dayanışma içinde yaşadıkları, organik ürünler ürettikleri,  çevreyi korudukları, atıklarını bertaraf ettikleri, tüketimin esas olmadığı değişim ve sürdürülebilir kalkınma projelerine ekolojik köy deniyor. Bu sayede pek çok insan özlemini kurduğu doğaya geri dönebiliyor. Eğer kendinizi yalnız hissediyorsanız, sizin gibi düşünen insanlarla bir araya gelerek güçlerinizi birleştirmek, doğaya dönüş için “muhteşem” olacaktır…

 

Buna da Göz At

Close
Close