5. SayıKategorilerKültür - Sanat
Bayrağın Gölgesinde: Arif Nihat Asya’ya Dair Her Şey

Not: Bu yazı Özçekim’in 5.sayısında “Ölümsüz Şahsiyetler” başlığı altında yayımlanmıştır.
Bir kış gecesiydi.
Adana’da ki ahşap evinde,
gaz lambasının ışığı altında yazmaya başladı o meşhur şiirini.
Şafak sökerken “Bayrak” tıpkı bir güneş gibi doğdu.
Daha o gün dilden dile dalgalandı,
elden ele taşınmaya başladı.
Takvimler 5 Ocak gününü gösteriyordu.
5 Ocakta Türk Edebiyatına “Bayrak” ile bir Arif Nihat Asya Doğdu…
Arif Nihat Asya, 7 Şubat 1904 tarihinde Çatalca’da doğar. Henüz 7 günlük bir bebekken de babasını kaybeder. Çok geçmeden annesi de ondan uzaklara gider; evlenmiş ve başka bir memlekete taşınmıştır. Küçük Arif, ninesi ve dedesiyle yaşamaya başlar. Ninesinin ölümü üzerine de akrabaları onu himaye eder. Kısacası o; kimsesiz, öksüz ve yetimdir adeta. Bir göçebe, bir yersiz, bir yurtsuz…
Belki de bu yüzden yerini de yurdunu da sadece vatan bilmiştir.
“Nerelisin diye soruyorlar
İnceğiz köyünde doğmuşum
İnceğiz’i Çatalca’ya,
Çatalca’yı İstanbul’a bağlamışlar…
İstanbullu olmuşum.
“Babamdan dedeme,
dedemden halama, halamdan amcama kaldım
Sonunda amcamdan halama dönmüş ve halamdan millete kalmışım.”
65 Numaralı Arif Efendi
Asya için İstanbul, Bolu ve Kastamonu arasında geçen yatılı okul dönemleri başlar. Ancak onun için Kastamonu’nun yeri apayrıdır. Kastamonu’nun milli ruhu Asya’yı beslemiş ve içindeki cevheri gün yüzüne çıkarmıştır. Asya, Bayrak şairliğine uzanan yolda il emarelerini de bu dönemde gösterir. Onun Kastamonu’da okuduğu yıllar, Millî Mücadele’nin devam ettiği yıllardır ve ülkenin içinde bulunduğu zorlu koşullara yakından tanık olur. Tanık olmakla da kalmaz, tüm bunlar yüreğine büyük bir vatan sevdası eker, mücadele şevki yeşertir. Milli ruhuyla çevresini de sarıp sarmalar. Okulda düzenlenen müsamerelerde vatan toprağı için piyesler sahnelenir, bayrak şiirleri okunur, kahramanlık şarkıları ve türküleri söylenir. Nitekim 1921 yılındaki bir müsamerede Arif Nihat Asya kendi yazdığı bir şiiri okumuş ve çok beğenilmiştir. Yerel bir gazete Asya’dan şu sözlerle bahseder:
“Şiir okuyanlar arasında, en ziyade takdire mazhar olan 65 numaralı Arif Efendi oldu. Ve okuduğu şiir başkasının değil, kendisinindi. Harâb Ellerde nâmındaki bu şiiri, bu genç mekteplinin nasıl parlak bir istikbale namzet olduğunu gösteriyordu. Kendisini samimiyetle tebrik ederiz. Bu güzel şiiri yarınki nüshamızda derc ediyoruz”.
5 Şubat 1921 | Açıksöz Gazetesi
Açıksöz gazetesi “Harab Ellerde” şiirinden başlayarak Asya’nın şiirlerine gazetede bir bir yer verir “Gençlik ve Doğu” dergisinde de 20 kadar şiiri yayımlanır. Arif Nihat Asya’nın lise yıllarında başlayan şairliği öğrencilik yıllarında ölçülü şiire yakın olsa da sonraki dönemlerde vezin, şekil ve kafiye konularında kuralcı olmaz, daha serbest bir anlayışı tercih eder. Hatta aruz veznini dahi kullanır.
Mutluluk Servet’ten
Kastamonu yıllarının ardından Asya, İstanbul Yüksek Muallim Mektebi’ne girer ve Darülfünun Edebiyat bölümünü bitirir. Okul bitince hemen öğretmenliğe başlamaz, bir süre İstanbul Postanesi’nde ve Anadolu Ajansı’nda çalışır. İstanbul’da bulunduğu dönemde ilk evliliğini Hatice Semiha Hanım ile yapar ancak bu evlilikte aradığı mutluluğu bulamayacaktır. 1928’de bir tayinle Adana yılları başlar. 14 yıl boyunca o çok sevdiği Adana’da, çeşitli okullarda öğretmenlik ve okul müdürlüğü görevlerinde bulunur. 1941’de bu kez Adana’da ikinci kez Servet Hanım ile evlenir. Bu kez son nefesine kadar yanında olacak mutluluğu bulmuştur. Eşine olan sevgisini şu dizelerle anlatır:
“Ne şiirden, ne şöhrettendir
Mutluluk Arif’e Servet’tendir”
Paçalarımın Ağzınızda İşi Ne?
Güçlü bir muhaliftir Asya ve Cumhuriyet Halk Parti’nin tek parti dönemine sesini yükseltir. Fikirleri Malatya’ya sürülmesine neden olur. Ancak sürgünden de sürgüne gönderilecektir. Bir gün devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Arif Nihat Asya’nın okul müdürü olduğu Malatya Lisesini ziyaret eder. Ârif Nihat Asya’nın memleketçi fikriyatından rahatsızdır ve onu paylamaya kararlıdır. Bakan ziyareti esnasında okulu gezerken, lisenin binasını kastederek:
“Bu ne biçim lise böyle? der.
“Bu binanın mimarı ben değilim efendim” diye yanıtlar Asya.
Bu kez “Liseden ziyade bir hapishaneye benziyor!” der, Hasan Ali Yücel.
“Siz beni buraya hapishane müdürü diye mi tayin ettiniz öyleyse?” cevabını alır Asya’dan da.
Bakan sinirlenmiştir. Gözü bu kez de Arif Nihat Asya’nın okula bisikletiyle gelirken çamura bulanmış paçalarına takılır. Parmağıyla gösterir ve bağırır:
“Bu ne hal böyle, paçaların çamur içinde. Bu paçalarla nasıl geziyorsun sen?
Ârif Nihat’ın sürgün edilmesine sebep olan cevabı ise,
“Paçalarımı ağzınıza almayın sayın bakan! Paçalarımın ağzınızda işi ne?” olur.
O gün, Hasan Âli Yücel hışımla liseden ayrılır ve Ârif Nihat Asya da lise müdürlüğünden Fransızca öğretmenliğine geçirilerek Edirne’ye sürgün edilir. Bir Türk Dili üstadı Fransızca öğretmeni yapılarak belki de artık susması temenni edilmiştir…
Mektep Kürsüsünden Millet Kürsüsüne
Vatanperver fikirleri bir zaman sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde duyulmaya başlar. Adana ve çevresinde çok sevilen Asya, Demokrat Parti’den Seyhan(Adana) milletvekili adayı olur ve de seçilir. Aktif bir milletvekilidir ve her zaman olduğu gibi fikirlerini çekinmeden dile getirir. Kendi tabiriyle “mektep kürsüsünden memleket kürsüsüne” geçmiştir. Ancak o bir düşünce adamıdır ve siyasetse umduğundan çok farklı… Sonunda tekrar mektep kürsüsüne geri döner ancak o memleket insanının gönül kürsüsünden hiçbir zaman inmemiştir.
Bayrak Şiiri Ödevi
Arif Nihat Asya için 5 Ocak önemli bir gündür. Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşu 5 Ocak 1922’dir.
Bu bakımdan her sene, 5 Ocak gününde Adana’da büyük şenlikler yapılır. Bu kutlamalarda şehrideki saat kulesiyle Ulu Cami minaresi arasına kocaman bir bayrak asılır. Yine bir 5 Ocak günü yaklaştığında Asya’nın müdürü olduğu okula bir yazı gelir. O bayrak çekilirken, o güne uygun bir şiirin de, liseniz öğrencilerinden biri tarafından okunması uygun görülmüştür. Asya birkaç öğrenciyi seçer ve görevlendirir. Ancak öğrenciler eli boş döner. Üstelik son gün gelmiştir. “E peki ne olacak?” der Kendi kendine Asya ve el ayak ortalıktan çekilince, petrol lambasının yorgun ışığında, bayrağına sığınarak kalemi elime alır.
“Şafak sökerken Bayrak şiiri hazırdı. O gece, şiiri nasıl yazdımsa, öylece kaldı. Yani üzerinde ikinci bir defa oynamadım. İşte o gün bugündür, benim Bayrak şiirim, bayrağımızın kendisi gibi hepimizin oldu. Bu şiir, bana ‘Bayrak Şairi’ denilmesine yol açtı ki, bu sıfat, benim için altından dökülmüş bir İstiklal Madalyası kadar kıymetlidir.”
Takvimler 5 Ocak
Asya geri kalan ömründe bir istiklal madalyası taşır gibi taşıdı göğsünde “Bayrak şairi” unvanını.
Ancak gün geldi bu eşsiz şiirle birlikte Türk Edebiyatına güneş gibi doğan Asya, ölüm döşeğine düşmüştü. Hastanedeki yatağında eşine döndü. “Bugün 5 Ocak mı Servet” dedi. 5 Ocaklarda çok duygulanırdı. Çünkü 5 Ocak’ Adana, düşman istilasından Kurtulmuştu ve Arif, BAYRAK şiirini bir 5 Ocak gününde yazıp bitirmişti ve şiir ilk defa bir 5 Ocak gününde kalabalıklar önünde okunmuştu. “Evet, 5 Ocak” dedi eşi. Asya duygulandı. O çok sevdiği Türk Kahvesinden istedi. Kahvesinden bir yudum aldı ve hayata gözlerini yumdu.
Takvimler 5 Ocak gününü gösteriyordu.
5 Ocakta Türk Edebiyatına “Bayrağı” ile bir Arif Nihat Asya veda etti…