Yakın Çekim
6 Nasrettin Hoca Fıkrasındaki 6 Mesaj

Fıkra, kelime anlamıyla “güldürücü ve güldürürken düşündürücü, şakalı öykücük.” demek. Fıkralar özünde güldürürken düşünmeyi, insaniyetin, insan olmanın getirdiği güldürü unsurları içerisinde barındırmayı esas alır. Her milletin fıkrası, içerisinde yetiştiği kültürün kültürel değerlerini, zihniyetini barındırır.
Nasreddin Hoca, Türk milletinin sözlü kültürünün tarihe bıraktığı olmazsa olmaz isimlerden biri. Fıkraları tüm dünyada uluslararası bir etki taşıyan Nasreddin Hoca’nın 6 fıkrasındaki 6 ayrı mesaja birlikte bakalım:
1-) Kazan Doğurduğuna İnanıyorsun da Öldüğüne mi İnanmıyorsun?
Bir gün Hoca komşusundan kazan ister. Kazanla işini bitirdikten sonra kazanın içine bir küçük tencere koyup götürür. Komşu, kazanın içinde tencereyi görünce:
“Bu nedir?” diye sorar.
Hoca, “Senin kazan doğurdu,” deyince komşu hiç üstelemez
-Pekâlâ, deyip tencereyi kullanır.
Yine bir gün Hoca kazan ister, alır götürür. Sahibi bir hayli müddet bekler, bakar ki kazan gelmez. Hoca’nın evine gelir. Kapıyı çalar. Hoca kapıya gelir:
-Ne istersin, sorar.
Komşu, kazanın istediğini söyler.
Hoca:
-Sen sağ ol, senin kazan merhum oldu, cevabını verir.
Komşu tam bir şaşkınlıkla:
“Hoca Efendi, hiç kazan ölür mü,” deyince Hoca:
“Kazanın doğurduğuna inanırsın da öldüğüne inanmaz mısın?” diye sorar.
Mesaj: Hayatta olumlu olan her şeyi kabul edip olumsuzlukları kabul etmemek yanlıştır. Her adımda empati kurulmalı ve karşı taraf da önemsenmelidir.
2-) Ye Kürküm Ye
Hoca bir gün birine davetliymiş. Hoca, o gün o davete eski püskü elbiseleriyle gitmiş. Hoca’yı kimse “buyur” etmemiş. Hoca bir fırsatını bulup gidip yeni elbiselerini giymiş. Geri dönmüş. Bu defa Hoca’yı oturtacak yer bulamamışlar. Herkes, sofrada “buyur” diyormuş. Hoca bunun üzerine:
“Ye kürküm ye!” demiş. Bu itibar sana, deyince orada bulunanların hepsinin yüzü kızarmış.
Mesaj: Şekilcilik, hepimizi tesiri altına alan bir virüs gibidir. Kişileri kıyafetleriyle olayları gözüktüğü gibi yorumlamak belki de insanın en büyük yanlışlarından biri.
3-) Ya Tutarsa
Nasreddin Hoca azığını heybesine koyup yola çıkmış. Öğlen vakti Akşehir gölü kenarında, bir ağacın altında oturmuş. Ekmeğini, zeytinini ve bir çanak yoğurdunu gölgede keyifle yemiş. Yoğurt çanağını gölde çalkalarken birisi görüp sormuş.
“Ne yapıyorsun Hoca?”
“Göle maya çalıyorum” demiş Hoca.
Adam üstelemiş
“İlâhi Hoca, göl maya tutar mı hiç ?”
“Ben de biliyorum tutmayacağını, ammaaa ya tutarsa!..”
Mesaj: Koşullar ne olursa olsun umut etmek, her zaman insanı hayata bağlayan bir daldır. Tüm olumsuzluklarda bile umutsuzluğa kapılmamalı, inanmaya ve çabalamaya devam edilmelidir. Çünkü en zor durumlarda bile emek ve çaba hiçbir zaman karşılıksız kalmaz.
4-) Hanımla Muhabbet
Hanımla Muhabbet Hoca bir gün karısına:
“Hatun” demiş, “Şu bizim komşu, çarıkçı, Mehmet ağanın adı neydi?”
“Kendin söyledin ya, efendi” demiş karısı, “Mehmet ağa.” – “Canım, dilim sürçtü işte… Ne iş yapar diyecektim.” demiş Hoca.
“A efendi” demiş karısı, “kendin çarıkçı demedin mi?”
“Anlasana işte” demiş Hoca,
“nerede oturuyor demek istedim.”
“Efendi, bugün sana ne oluyor?” demiş karısı “Komşu” dedin ya…
Hoca birden sinirlenmiş.
“Aman be kadın… Seninle de bir türlü konuşulmaz ki!”
Mesaj: İletişim, her dilde, her zamanda, her koşulda insanlar için en büyük nimettir. İletişimi kaybetmek her koşulda ve ortamda huzursuzluğa sebebiyet verir.
5-) Mesele çatallaştı
Kasabalılar, Nasreddin Hoca’ya Kadı’dan yakınmışlar:
“Kadı efendi çok menfaatçi bir adam. Aynı suça bazen beraat, bazen de çok ağır ceza veriyor. Hak hukuk tanımıyor, nereden menfaati varsa o taraftan oluyor. Münafık bir adamdır. Bundan nasıl kurtuluruz” demişler.
Hoca durumu mülki amirlere bildirmişse de, onları pek inandıramamış. “Nasıl ispat edersin” demişler. Hoca’mız, Kadı efendinin tanımadığı bir müfettişin kendisine gönderilmesini ve beraberce Kadı’yı ziyaret etmelerinin yeterli olacağını mülki amire, (vali’ye) anlatmış. Kabul etmişler. Kararlaştırılan günde müfettiş bey kasabaya, Nasreddin Hoca’nın konuğu olarak gelmiş. Kimliğini gizli tutarak, kasaba eşrafından beş altı kişiyle beraber kadı efendiyi ziyarete gitmişler. Hoş beşten sonra Hoca, Kadı Efendi’ye:
“Efendi” demiş. “Kırda sığırlar yayılırken bir alaca inek, -sanırım sizinki- bizim ineği karnından boynuzlayıp öldürmüş. Buna ne gerekir ?”
“Bunda sahibinin ne kabahati var?” demiş Kadı, “hayvandan kan davası edilmez.”
Hoca sözünü değiştirmiş:
“Yok yok yanlış söyledim, bizim inek sizinkini öldürmüş !”
Bunu duyan kadı efendi hızla yerinden kalkıp, raftaki Kanun kitabına uzanırken;
“Haa mesele şimdi çatallaştı, bakalım kara kaplı kitap ne diyor?” demiş.
Mesaj: Yöneticilik; adalet ve eşitlik arasındaki ince çizgiyi bilmek ve uygulamaktır. Bencillik, düşüncesizlik hayatın her yerinde kendini belli eder. Oysaki insaniyet temelinde bir başkasının başına geleni de aynı tepki ve kararlarla karşılamak vardır.
6-) İnsanlar Gibi Düşünür
Nasreddin Hoca pazarda dolaşırken, bir papağanın on iki altına satıldığını görünce şaşıp kalarak yanındakilere sormuş:
“Bu kuş neden bu kadar para ediyor?”
“Bu papağandır” demişler, “konuşur.”
Hoca doğru evine gitmiş. Hindisini koltuğunun altına alıp pazara getirmiş. –
“Kaça hindi?” diye sormuşlar.
“On beş altın” demiş Hoca.
“Bir hindi on beş altın eder mi ?” demişler.
“Görmüyor musunuz!” demiş Hoca; “Yumruk kadar papağanı on iki altına satıyorlar.”
“Onun marifeti var, insan gibi konuşur. Ya seninki ne yapar?” diye sormuşlar.
“O düşünmeden konuşur” demiş Hoca, “Bu da insanlar gibi düşünür.”
Mesaj: İnsanı insan yapan ve onu diğer canlılardan üstün kılan en belirgin özellik, düşünebilme özelliğidir. Oysaki insan, düşünmeden konuşarak daima hata yapar. Tıpkı konuşmak da, düşünmek gibi insanın sahip olduğu değerli özelliklerdendir.