6. SayıDergiKültür - SanatTarih
Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık’a Dair Her Şey!

“Ben tarihçiliği edebiyatla, hayal kuvvetim ile birleştirdim. Kaynakların söylemediği tarihe hayal gücüm ile gittim, ama asla belgelerin söylediğini bozmadan. Eğer benim tarihçiliğim farklı ise bundandır”
O tarihçilerin kutbu, hocaların hocası…
Çünkü onun yaşamı dahi adeta bir tarih kitabı…
Halife Abdülmecid’in görkemli selamlık merasimi de onun çocukluk hatıraları arasında, Atatürk devrinin inkılapları da; Türkiye’nin darbelerine de tanık oldu, 2000’lerin yeni Türkiye’sine de…
O, 90 yıllık hayatına koca bir tarihi sığdıran ve Türk tarihini hem bize hem de dünyaya yeniden öğreten Halil İnalcık!
Koca bir dünyaya tarih öğretmiş, bugün İlber Ortaylı’nın da içinde olduğu büyük tarihçiler yetiştirmiş ve hatta Türk tarih çalışmalarının geleceğine yön vermiş bir isim olsa da kendi tarihinin başlangıcı tam bir bilinmezdir onun için. Doğum tarihini hiçbir zaman bilmeyecektir. Bu yüzden doğum tarihin, 7 Eylül 1916 olarak belirler. Türk tarihinin tozlu sayfalarını aydınlatırken, kendi yaşam tarihinin başlangıcını da adeta kendisi tanımlar.
Kırım’da başlar onun yaşam tarihi. Kırımlı bir müezzinin torunudur. Osmanlı’nın son dönemlerinde Kırım’da Rus baskısı artınca babası İstanbul’a göçer. Kendisi Türkiye topraklarında doğup büyümüş olsa da Kırım’a uzanan köklerinden daima beslenir. Hatta ilk dönem tarih çalışmalarına da bu köklerinden başlayacaktır.
Çocukluk Hatırası

Babası Kırım’da göçtükten sonra ticarete atılır. Önce bakkal işletir ardından işlerini büyüterek kolonya ticaretine geçer. Son derece milliyetçi olan babası, onun yaşamında önemli bir yere sahip olmuştur. Çocukluğuna dair zihninde yer bulan en unutulmaz hatırlar arasında babasıyla yaşadığı iki anı ön plana çıkmaktadır. Birincisi son halife Abdülmecit’in cuma selamlığı merasimi. İkincisi ise balmumu heykel müzesi… Bu anılar onun ilk kez tarihin çekiciliğine kapıldığı anlar olur. Ancak babasıyla uzun zamanlar geçiremez. Kolonya ticaretinde ilerleyen babası ticaret için Mısır’a gider. Bu, babasını son görüşü olur. Mısır’dayken yaşamını yitiren babasının bir yıl gecikmeyle acı haberi İnalcık’ın yüreğine düşer.
“Babam bir gün beni Aya İrini, Bizans kilisesine götürdü. Orada yeniçeri, sipahi, harem ağalarının balmumu heykelleri benim çocuk ruhumda derin izler bırakmıştı. Bugün bile bu başka âleme ait tiplerin esrarlı görünüşleri hafızamdan silinmemiştir”
Adını Sen Koy
Babasının olmadığı bir yaşamın içerisinde yakın komşuları ve aile dostları hayatlarında önemli bir yer etmiştir. Hatta soyadı kanununun yürürlüğe girdiği dönemde bu resmi işlemlerle komşuları ilgilenir. İnalcık’ın son derece vatan perver ailesinde soyadı çoktan konmuştur. İsmi Halil Bozkurt’tur o zamanlar. Ancak komşularının resmi işlemler için geç kalması üzerine bu soyadını alamaz. İnalcık, nüfus memurunun onlara tesadüfen taktığı İnalcık soyadını alır.
Eğitim Yaşamı
İnalcık henüz küçüktü ve eşini kaybedince işlerin başına annesi Bahriye Hanım geçmiştir. Ancak Halil, haylaz ve hatta disiplinsiz bir çocuktur. Bunun üzerine o malum karar alınır ve yatılı mektebe doğru uğurlanır. Üstelik taa Sivas Muallim Mektebine. Burada öyle zor günler geçirir ki soğuktan hastalanır. Dayanamaz bu duruma ve annesine onu başka bir okula alması için adeta yalvarır. Bunun üzerine önce Ankara’ya geri döner ardından da Balıkesir Muallim Mektebine devam eder. Balıkesir, İnalcık’ın eğitim hayatına çok büyük katkılar sağlar. Bu okula 14 yaşında girer, 18 yaşında donanımlı bir genç olarak mezun olur. Buradan mezun olduktan sonra ise artık önünde iki seçenek vardır: ya öğretmen olacak ya da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne başvurup, üniversite okuyacaktır. İnalcık hayatını değiştirecek kararı alır ve Türkiye’nin yetiştirdiği en ünlü tarihçiler arasına gireceği kaderinin ilk adımını bu dönemde atar…
“Atatürk’ün bu fakülteyi açarak böyle bir imkân yaratması beni tarihçi yaptı. Oysa ben Şiir yazıyordum, roman yazmaya başlamıştım, edebiyat ve felsefe üzerine yoğunlaşacaktım”
Türkiye’nin bilim hayatına ivme kazandırmaya başladığı dönemde ortaya çıkan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İnalcık’ın en önemli eğitim yuvası olur. Bu okulda İnalcık’ın hocası ise Fuat Köprülü’nün ta kendisidir. Başta yabancı dillerdeki ustalığıyla olmak üzere düşünceleriyle Fuat Köprülü’nün kısa sürede dikkatini çeken İnalcık, onun bilgisinin ışığında güçlü bir eğitim hayatı yaşar. Büyük bir âlim olan Köprülü, büyük bir tarihçi olan İnalcık’ı ülkemize kazandırmıştır.
1940 yılında mezun olduğu okulda 1942 yılına kadar ilmî yardımcı olarak görev yapan İnalcık, 1942 yılında geçtiği asistanlık kadrosunda bir yıl kaldıktan sonra 15 Aralık 1943’de Doçentl, 2 Haziran 1952’de ise “Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı Kırım Hanlığı İşbirliği” teziyle de Profesör olur.
Yurt Dışı Yılları
1953’de İnalcık’ın uzun yurt dışı yılları başlar. Önce Columbia Üniversitesi’nden ders vermesi için davet alır. Aynı yıl, Michigan Üniversitesi ve Ball State College’da Türkiye üzerinde konferanslar verir. 1956’da Harvard Üniversitesi’ne Amerikan Tarihi öğrenmek üzere gider. Chicago Üniversitesi’nden, “university professor” unvanını alabilen ayrıcalıklı 10 kişiden biri olarak, ders vermeye başlar. Aslında o Türkiye’den göçmüş bir beyindir. Bu vuslat Türkiye’de üniversitelerin olumsuz havasının ortadan kalması ve özgürleşmesiyle sona erer ve İnalcık vatana dönüş yapar. Uzun yıllar Amerika’da kalan İnalcık, Bilkent Üniversitesi’nden aldığı Tarih bölümünü kurma teklifi ile 1993 yılında Türkiye’ye kesin dönüş yapma kararı alır ve çalışmalarına yaşamının sonuna kadar kendi ülkesinde devam eder.
İnalcık Farkı
Onun yaşamı bir tarih kitabını andırır. İşgal yıllarında doğar, inkılap döneminde çocukluğunu geçirir, hızlı değişimlerin yaşandığı yıllarda ergenlik ve gençlik çağını, siyasi darbelerin yaşandığı dönemde orta yaşlılık ve değişen gelişen yeni Türkiye’de ise son yıllarını geçirir.
Tüm bunlar kuşkusuz tarihçiliğinde rol oynasa da İnalcık’ı kavramak için ona daha yakından bakmak gerekir. Zira o, Türk tarihine adeta bir heykeltıraş edasıyla yaklaşarak tüm tozu ve yanlış bilgileri temizler ve tarihimizi aydınlatmayı başarır. Osmanlı’nın dünya ve Türk tarihine katkılarını gerek uluslararası gerekse ulusal alanda anlatmayı misyon edinir bunu da başarır.
Bunun yanında yabancı dillere olan hâkimiyeti onun ana kaynağa giderek, aslından okuma yapabilmesine olanak verir. İngilizce, Almanca ve Fransızca’ya olan hâkimiyeti yanında Arapça ve Farsça’yı da bilgi heybesinde yer alır.
Tüm bunların yanında İnalcık’ı tarihçilerin kutbu yapan şey onun sezgilerinde saklıdır. O, belgelere dayanmayan hiçbir şeyi aktarmaz ancak belgelerde yer almayan pek çok boşluğu ise adeta sezer. 90 yılı aşkın ömrünü fırçasını tarihi kaynaklara daldırarak bir tarih resmi çizer gibi yaşar ve geriye muhteşem bir tarih ekolü armağan eder…