Tarih
Malazgirt Zaferi’nin 947. Yılında, Adım Adım Malazgirt Zaferi’nin Göğüs Kabartan Öyküsü!
Ortadoğu ve Anadolu’nun Kaderini Değiştiren Gün
Tarih 26 Ağustos 1071, gün Cuma. Alp Arslan, çadırından çıktı ve ordugâha 8 km uzaktaki düşman birliklerini fark etti. Birlikte Malazgirt Ovası üzerindeydi. Demek bir saldırı planlıyordu… Savaşı önlemek için Bizans’a elçi gönderdi… Ama Bizans, her zamanki Bizans’tı. Bu harekete “korkaklık” yaftası yapıştırdı. Elçilerin eline birer haç vererek başından savdı.
“Ölürsem, Kefenim Budur”
Düşman ordu birliklerinin sayısı fazlaydı… Türk ordusunun sayısı ise daha az. Bu savaştan sağ çıkmna ihtimali azdı. Ama Alp Arslan’ı bu da korkutamazdı. Ölüme hazırlanmaya başladı. Türk-İslam âdeti olarak kefeni andıran beyaz bir elbise giydi, “Ölürsem, kefenim budur.” dedi, atının kuyruğunu da bağladı. Askerlerine, öldüğü takdirde vurulduğu yere gömülmeyi istediğini söyledi. Bu, aynı zamanda askerlerine savaş için cesaret veren bir hareketti.
Herkes Hazır…
Bütün ordu, Alp Arslan’ın imamlığında Cuma namazı kıldı. Sonra Alp Arslan kuyruğunu bağladığı atına bindi, ordunun karşısına geçti. Motiveyi, morali ve cesareti artırmayı hedefliyordu. Ayetler okudu, şehitlik ve gazilikten bahsetti… Konuşmanın hemen ardından sultanlarından aldıkları güçle ordu, savaş pozisyonunu aldı.
Bizans ordusunda da aynı hareketlenmeler mevcuttu. İmparator Romen Diyojen, ihtişamlı zırhını giydi, beyaz atına bindi. Ordusuna konuşma yaptı. Savaşa hazırdı.
İki tarafın da kaderini belirleyecek savaş, öğle saatlerinde başladı. İlk olarak Türk atlıları, toplu ok saldırısında bulundu. Her ne kadar Bizans ordusu daha kalabalık olsa da Türk ordusunda daha fazla bulunan atlı okçular, Bizans’ın kayıp vermesine yol açtı. Ancak düşman ordu, onca kayba rağmen savaş düzenini bozmuyordu.
Asırlardır Konuşulan Hilal Taktiği
Savaş devam ederken Sultan Alp Arslan, ordusuna geri çekilme emri verdi. Bu yanıltıcı emrin, savaşın gidişatını değiştireceğini henüz kimse bilmiyordu. Türk ordusu arka saflara ilerledi ve hilal şeklinde dizildi. Bu taktik, asırlarca herkesin konuşacağı, tarihin adını yazacağı “hilal taktiği”nden başkası değildi.
Bizans ordusu, Alp Arslan’ın bu tuzağına çabucak kandı. Türklerin korkup geri çekildiklerini düşündü. Romen Diyojen ise kazanacaklarından çoktan emin, “Saldır!” emrini verdi.
Pusu kurup bekleyen Türk okçuları, saldırıya karşılık verdi. Bizans ordusu, beklenmeyen şekilde gelen bu karşı saldırı karşısında şaşkındı. Kayıplar verseler de pes etmeden, Türk ordusunu kovaladılar. Ancak Bizans’ın önünde bir engel vardı: ağır zırhlar! Zırhlar onların hızını engelliyordu.
Artık Geri Dönemezler…
Diyojen, durumu biraz geç fark etti. Askerleri okçular tarafından bir bir öldürülüyordu. Artık dur emri vermesi gerekiyordu. Tam da bu esnada Türk atlı askerleri yüzlerini Bizans ordusuna döndü ve geri çekilme yollarını dahi kapadı. Diyojen panik olarak acil şekilde geri çekilme emri verdi. Ama Türk ordusu Bizans’ı çevrelemişti. Geri dönmek neredeyse imkânsızdı. Bizans ordusunun tamamı kılıçtan geçirildi ve Romen Diyojen, omzundan yaralanarak esir alındı.
Bu an yalnızca Türkler için değil; tüm dünya için bir dönüm noktasıydı. Malazgirt Savaşı, zaferle sonuçlanmıştı. Diyojen’le bir antlaşma yapıldı ve antlaşma sonucu imparator serbest bırakıldı.
İmparator, kendi fidyesi için 1.500.000 denarius, vergi olarak da her yıl 360.000 denarius ödeyecek; ayrıca Antakya, Urfa, Ahlat ve Malazgirt’i de Selçuklu’ya bırakacaktı.
İşte, Anadolu’nun kapıları Türklere böyle açıldı…
Malazgirt Zaferi’nin 947. Yılında şahadeti en başından göze almış askerlerimizi ve Sultan Alp Arslan’ı rahmet ve saygıyla anıyoruz…