“Oyun zihinsel bir etkinliktir. Derslerin daha çekici olmasını istiyorsanız çocuğun ilk yaşlarındaki oyun içgüdülerinden faydalanınız.”
John Locke
İnsan, Oyunla Beraber Var Oldu
Oyun tarihinin neredeyse insanlık tarihi kadar eski olduğu savunulmaktadır. Atalarımız çevrede gördüklerini taklit etmişler, yaptıkları hareketleri birbirlerine aktarmışlar. Örneğin avını avlayan bir insan, bu avı nasıl yaptığını taklitlerle aktarmış. Büyüklerini izleyen çocuklar da onlara özenerek taklide geçmiş ve yayıldıkça yayılmıştır. Bunun bir tık gelişmişinde ise taşla ve aşıkla oynanan, yani keçi gibi hayvanların arka ayak, diz bölgesinden çıkan kemikle oynanan oyunlar, tarihteki en eski oyunlar olarak kabul edilmekte. İngiltere’nin Londra şehrinde Dünya’nın her yanından getirilen seçkin Antik çağ yapıtları ve etnografya koleksiyonlarını kapsayan British Museum’da bulunan topraktan yapılmış bir heykel, iki kızı aşık oynarken göstermektedir.
İnsanoğlu var olduktan biraz sonra…
Oyunla Dinin Ortak Noktası Keşfedildi
Ufak ufak gelişmeye başlayan oyunun ilk versiyonlarının müzikli ve hareketli olduğu belirtilmekte. Bunun biraz derinine inince de din devreye giriyor. Bu oyunlardaki amaç Allah’a yakın olabilmek. Kısaca özetlemek gerekirse, ilkel insan topluluklarında oyun Allah’a ulaşabilmek adına bir araçtı. Mimikli danslar, ritmik hareketler yapıldı. Dahası bu hareketler bilinçli yapıldı. Yavaş yavaş dinsel ve büyüsel bazda törenler oluştu ve oyun bu aşamada kültürel de bir özellik kazandı. Mesela ‘Senet’ isimli bilinen en eski masa oyunu, seküler bir eğlence olarak başlamış, dini bir şekle bürünmüştür. Nitekim kareler tanrıları ve öteki hayat biçimlerini sembolize eden imgelerle de döşenmiştir.
M.Ö. 3500
X-O-X’in Oyun Kültüründeki Yeri
Orijinal adı “Nine Men’s Morris” olan, Tick Tack Toe diye dünyaya yayılan, yan yana, alt alta veya çapraz bir şekilde x’leri veya o’ları dizmeye çalıştığımız bu oyunu bir arkadaşımızla okulun tahtasında hangimiz oynamadık ki? Hem basit, hem de ilgi çekici olan bu oyun Sri Lanka’dan Bronz Çağı İrlanda’sına, Antik Troya’dan Güneybatı ABD’sine kadar farklı pek çok yerde oynanmış. Eski taşlara kazınarak oynanan bu oyun taş dışında duvarlara, koltuklara hatta mezar taşlarına kazınarak bile oynanmış. Sınırlı sayıda olasılığa sahip ve sıkıcı bir oyun gibi gelebilir, ancak kült bir oyun olduğu aşikâr. 1998 yılında yayınlanan dünyanın en özel bilgisayar oyunlarından birisi olarak kabul edilen “Sanitarium”da bile bir görevde X-O-X oynamanız ve kazanmanız gerekiyordu.
M.Ö. 1440’ler
İlk Spor Müsabakaları ve Toplu İlk Oyunlar
Oyunların kısmen gelişmesi, M.Ö. 200’lü yıllara dayanıyor. Artık var olan birşeyleri kullanmaktan çıkıp, insanlar kendileri bir şeyler yaratmaya ve müsabakalar oluşturmaya başlıyorlar. Mısır’da bu bahsettiğimiz tarihlerde dünyanın en eski sporu olarak kabul edilen güreş müsabakaları yapılmış. Spor tarihinin resmi başlangıcını ise Eski Yunanistan’da düzenlenen atletizm oyunları, yani Olimpiyat Oyunları olarak kabul ediyoruz. Özellikle bizim ülkemizde de büyük rağbet gören, toplu oyunların şahı futbol da yine bu tarihlerde Çin’de askeri eğitim amacıyla oynanan cuju’ya dayanıyor. Nedir caju? Şöyle ki, kıl ve tüyle doldurulan, deriden yapılan bir top. Bu top 35 cm civarında ve iki bambu kamışı vasıtasıyla sabitlenen bir top.
M.Ö. 200
Fransa’daki Değişik Oyun ve Oyuncaklar Dünyaya Yayılıyor
17.yüzyılda Fransa’da pek çok bebek odaları üretildi. Daha sonrasında bunları kâğıt oyuncak yapımları takip etti. Origami ile yapılan el yapımı çoğaldı ve çeşitlendi. Yine bunun da dışında hareket edebilen oyuncaklar da ilk kez bu dönemde ortaya çıktı. El kuklaları, çocukları eğlendirmek amacıyla keşfedildi ve döneme damga vurdu. Gölge oyununa gelecek olursak, onun tarihi daha da eskiye dayanıyor. Gelelim Anadoluya… Anadolu’da askercilik ve cengâverlik oyunları bu dönemlerde yayılmaya başlamıştır. Ağaç gövdesi vasıtasıyla boru şeklinde üflenen ve ses çıkaran oyuncaklar oldukça ilgi çekmiştir. Bu dönemde anadoluda çocuklar oyuncaklarını doğada buldukları malzemeler vasıtasıyla kendileri üretiyordu…
1700’ler…
İp Atlama, Seksek, Körebe Ve Diğerleri…
Aslında bu oyunların da tarihi daha da eskiye dayanıyor, ancak bu oyunların oynandığı son dönem olarak 1900’leri gösterebiliriz. Teknoloji iliklerimize kadar işlememişti ve sokaklar oyun oynamaya elverişliydi. Geniş mekânlarda, maksimum zevkle oynanan bu oyunlar sayesinde insanların enerjileri de doğaya doğru bir şekilde aktarılıyordu ve akşam ezanıyla annelerimiz eve çağırana dek keyifle oynanıyordu. Nelerdi bu oyunlar? İp atlama, seksek, birdirbir, mendil kapmaca, körebe, istop yakar top, dokuz aylık ve niceleri… Bazıları topla oynanan, bazıları için sadece bir tebeşir, bir mendil, göze takılacak bir bez gibi çok basit materyallerin gerektiği bu oyunlarda, masraf neredeyse 0’a yakın olmasına rağmen eğlence bir birlik beraberlik had safhadaydı. Bir başka efsane, Danimarka merkezli LEGO markası da 1900’lerin ortasında, 1932 yılında kurulmuştur. Lego’yu çok uzun uzadıya anlatmaya gerek dahi yok. Parçaları birleştirip, hayal gücünüzün sınırlarını zorlayarak her şeyi yapabileceğiniz destansı bir oyuncak.
1900’ler…
Bilgisayar ve Konsollar Evlere Girmeye Başlıyor
İlk bilgisayar, 1946 yılında ENIAC adındaydı. Amerika Ordusu’nun top atışlarını hesaplaması amacıyla geliştirilen bu alet, zamanının parasıyla 500 Bin Dolara geliyordu. Tabii ki bunun ileride oyun da oynanabilen bir alet olacağını kestirmek çok da kolay değildi. Oyun amaçlı aletlerin temelleri 1950’lerde atıldı ancak tam bir oyun konsolu olarak değerlendirebileceğimiz ilk şey 1972 yılında çıkan Magnavox Odyssey ismindeki konsoldu. 330.000 adet satılan bu konsolda cihaz televizyonu ikiye bölüp arkadaşlarınızla oyun oynayabiliyordunuz. Ardından çıkan Atari Pong, bir arcade makinesiydi. Pong oyununu bilirsiniz. 2 tane çubuk karşılıklı duruyor ve sadece yukarı, aşağı oynatabiliyorsunuz. Hareketli bir top var ve gol yememeye çalışıyorsunuz. Tenisin en ilkel versiyonu gibi bakılabilir.
1950’ler…
Teknolojik Oyunlar Gerçeği Aratmıyor
Bilgisayar, Playstation ve Xbox teknolojilerinin çok gelişmesi, televizyonların gerçek görüntüyü verebilme gücünün artışı gibi etkenler günümüzde oyunların adeta evlerimizin bir parçası haline gelmesini sağladı. Tabii eskiden sokakların, mahallelerin daha az apartmanlı, daha çok ağaçlı ve sokakta oyun oynamaya daha elverişli olması da unutulmamalı. Şimdiki jenerasyon dışarıda oynamak istese bile bu oldukça zor. Grand Theft Auto gibi bir oyunla kocaman şehirde dolaşıp dilediğini yapabilirken, futbol seven birisi de FIFA veya PES oyununu alarak sene boyunca gerçek sakatlanmalardan, form yükseliş, düşüşlerinden dahi etkilenerek gerçeğe en yakın simülasyon deneyimini yaşayabiliyorlar. Hal böyle olunca da küçük-büyük herkesin ilgisini çekebiliyor. Telefonların, VR gözlüklerin geldiği nokta da gerçek dünya ile sanal dünyayı adeta iç içe geçiriyor.