Tuluyhan Uğurlu Kimdir? | Tuluyhan Uğurlu ile Röportaj
Kültür - Sanat

Tuluyhan Uğurlu ile Röportaj

Müzik öykünüz nasıl başladı?

Tuluyhan Uğurlu

Ben dört yaşında İstanbul Belediye Konservatuarı’na giriş imtihanlarına girip piyano eğitimine başladım. 1.5 yaşında annem benim doğru ritim tuttuğumu keşfederek beni İstanbul Belediye Konservatuarı’nın giriş imtihanlarına götürmüş. Daha sonra da Cemal Reşit Rey’e götürüyor çünkü kendisi Cemal Reşit Rey’den dersler alan bir hanımefendi, piyano çalıyordu. Annem müzisyendi, baba ise şair; evde bir sanat ortamı hâkim ve her türlü müzik dinleniyor ve çok seviliyordu. Müzik öyküm böyle başladı.

Yolunuz Viyana’ya nasıl düştü?

Tuluyhan Uğurlu - Viyana

İstanbul Belediye Konservatuarı’nın son sınıf talebesiyken Harika Çocuklar bursunu kazandım. Çok küçük yaşta, henüz 16 yaşında Viyana Müzik Akademisi’ne başladım. Çok küçük yaşta da profesyonel oldum. Oradaki eğitim devam ederken yarı klasik yarı kendi eserlerimden oluşan repertuvarlarla konser vermeye başlamıştım. Şimdi olsa o cesareti bulabilir miyim bilmiyorum ama o zaman deli cesareti olsa gerek; gidip konser salonlarıyla konuşup konserler veriyordum. Arkadaşlarım Chopen ile boğuşurken benim Viyana’da ki sokaklara boy boy afişlerim asılırdı. Sonra tamamen besteciliğe yöneldim. Sadece kendi eserlerimden oluşan konserler vererek doğaçlamalar yaparak müziğe devam ettim.

Müziğe kendi bestelerimle devam ettim dediniz. Neydi bu kararı vermenize sebep olan?

Tuluyhan Uğurlu

Tuluyhan Uğurlu’yu, Tuluyhan Uğurlu’dan daha iyi kim çalabilir? Kimse. Chopen’i Chopen’den başka, Liszt’i Lizst’ten daha iyi kim çalabilir? Dolayısıyla bir yerde yorumculuk ikinci planda kaldı hayat felsefemde. Üstelikte bu kadar mümbit topraklardan yaşayan bir insanın sadece Batı Klasikleriyle hayatını geçirmesini ben talihsizlik olarak görürüm. Onun için hep gençlere tavsiyem “Kendiniz olun.” Çünkü bizim çok iyi yorumculara ihtiyacımız var ama daha çok yaratıcı ruha ihtiyacımız var. Millet olarak yeni şeyler söyleyen, yeni şeyler yapan, yeni şeyler üreten insanlara ihtiyacımız var. Onun için ben de beste çalışmalarına ağırlık verdim.

Sizi önce Avrupa mı tanıdı?

piyano

Evet. İlk “Go With God” ve “Kutsal Kitaptan Ayetler” Viyana’da çok büyük ilgi uyandırmıştı.

Sonra Türkiye’de albümlerim çıktı. Daha sonra “İstanbul Kanatlarımın Altında”, “Kutsal Kitaptan Ayetler 2”, “Beyazıt’ta Zaman”, “Senfoni Türk” ,“Bir İstanbul Kuşağı” “Dünya Başkenti İstanbul”, “Sonsuza Kadar İstanbul” ,“Akdeniz”  gibi çalışmalarla devam etti. Bugün 12 tane albümüm var. Derken büyük bir sevgiyle karşılanıp önce Avrupa’da sonra dünyanın her tarafında konserler vermeye başladım. Bugün yılda 105 – 108 konser veriyorum. Her üç günde bir aşağı yukarı konserlerle geçiyor hayatım. Ve yalnızca kendi eserlerimden oluşan repertuvarlarla konser veriyorum.

Sanat sizin için ne ifade ediyor?

Sanat, insana bahşedilen en büyük lütuflardan biri… Sanat bir farklılık, hayatı başka bir perspektiften anlama belki de hayatı birçok perspektiften aynı anda algılama yolu. Hele müzik sanatın zirvesi. Müzik zamanı ve mekânı değiştirebilen bir güç.

Sizce gerçek sanatçı kimdir?

Atatürk

Toplumuyla beraber nefes alan insandır sanatçı. Toplumuyla birlikte… Atatürk’ün çok güzel bir sözü var, diyor ki: “Emeği ve çalışmasıyla toplumda ışığı alnında ilk gören insandır, sanatçı.” Çok doğru ve çok saygı duyulması gereken, şapka çıkarılması gereken bir tabirdir bu.

Toplumsal olaylar müziğinizi nasıl etkiliyor?

Toplumsal olaylar

Orada insanların duygu ve düşüncelerini özümsüyorsunuz, hissediyorsunuz ve onu notalara döküyorsunuz. Örneğin, deprem oluyor o depremin acılarını, duygu ve düşüncelerini, kaybettiklerimizi, hepsini yazıyorsunuz. 15 Temmuz’u yazarken 15 Temmuz oluyorsunuz. Çanakkale yazarken Çanakkale oluyorsunuz. Hal ile hallenmek deniyor buna. Bunu yakaladığınız zaman zaten önünüz açık ama onu yakalayamadığınız zaman çok kem küm eder ve sınıfta kalabilirsiniz.

Sizce günümüzde ki sanatçılar yeterince topluma yakın mı?

toplum

Bu toplumda nefes alıyorsanız toplumun gidişatıyla ilgilenmelisiniz. Kendinizi fildişi kuleye hapsedip oradan bakıp “Aa, burada da insancıklar dolaşıyormuş.” diyemezsiniz. İnsanlığın tüm değerleriyle birlikte nefes alıp veriyorsanız varsınız, yoksa yoksunuz. Onun için bırakın sanatçıyı her medeni insan, toplumsal değerlerini, dünyanın gidişatını bilmek zorundadır. Yemen’deki, Suriye’deki, Gazze’deki insanların, çocukların dertleriyle dertlenmeyen sanatçı, sanatçıyı bırakın insan değildir. Güney Afrika’daki bir insanın ıstırabını hissetmiyorsan git, lazım değilsin. Biz kırkikindi yağmurlarının rahmetiyle rahmetlenmiş bir milletin evlatlarıyız. Dolayısıyla o yağmurların altında ıslanan adam dünyanın bütün dertlerine gönlünün kapısını açıp paylaşmaya hazır olan insandır. Dolayısıyla sanatçı da böyle bir adamdır, etkilenir, eser yazar, besteler, üzülür, sevinçlerle sevinir, birlikte nefes alır.

Sizce bir sanatçının “Mili Duruşu” olmalı mıdır?

Mili Duruşu

Olmalıdır tabii. Ortak sevdanız Anadolu değilse o zaman sizde bir tuhaflık var demektir.

Ben bunu ailemde öğrendim. Metin Eloğlu, Edip Cansever, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Necip Fazıl Kısakürek, Sabahattin Kudret Aksal gibi birçok insan evimizde bir masada toplanırdı. Benim küçüklüğüm o sofralarda o insanları dinleyerek geçti ve o insanların duygu ve düşünceleri birbirinden çok farklıydı. Ancak dünya görüşleri birbirlerinden çok farklı olsa da ortak sevdaları Anadolu’ydu.

Sanatta evrenselliğin sırrı nedir?

Sanatta evrensellik

Yöresel olamayan hiçbir şey evrensel olamaz. Ancak kendi değerlerine sahip insan dünya sanatçısı olabilir. İnanın bizim yöresel kültürümüze laf söyleyen entel dantellerimiz, bilmezler ama bugün dünyada hangi bildiğimiz saydığımız sanatçı varsa hepsi yöresel değerler taşırlar. Beethoven öyledir, Chopin öyledir, Mozart öyledir, Bach öyledir. Biz her konuda Avrupa’yı Batı medeniyetini örnek alırız güya, bu tarafını hiç örnek almayız nedense. Bakın bu ülkede (bir dönem) bağlamaya hor bakıldı. Bu ülke de Itri çalınmasın diye dilekçeler yazıldı Kültür Bakanlığı’na. Bunlar çok acı şeyler, Itri dünyanın en önemli bestecilerinden biridir. Bach ne ise Itri odur. Dolayısıyla biz maalesef kendi değerlerimize çok fazla sahip çıkmıyoruz.

Türk enstrümanlarını piyanoyla birlikte kullanarak müzikte bir çığır açtınız. Bu süreçten bahsedebilir misiniz?

Türk enstrümanları

Ben konserlerde bağlama, kaval, rebap, kanun vs. gibi enstrümanları, batı enstrümanları ile birlikte kullandım. Obua farklı bir medeniyetten geliyor, kaval başka bir yerden geliyor. Hepsi farklı ama ne yapıyorlar? Aynı sahnede buluşuyorlar… Demokrasi, çok seslilik, Medeniyetlerin buluşması budur işte. Bana “Ya Tuluy, çok güzel besteler de şu kavalın ne işi var şurada ya.” Diyenler oluyor? Böyle bir şey olabilir mi? Bana kimi konser salonlarında piyano verilmediler. Bunların hepsini aştım ve mücadeleyi ben kazandım. İnsanları ayırt etmeyen, medeniyetleri ayırt etmeyen, hepsini kucaklamaya gayret gösteren adamdır doğru olan adam.

Peki, siz neden batı hayranı olmadınız? Aynı süreci yaşayan diğerleri topluma uzaklaşmışken siz neden bu kadar yakın kaldınız?

Tuluyhan Uğurlu

Hem yaratılış meselesi hem de ailemin beni yetiştirme tarzının burada çok büyük katkısı var. Ayrıca Batı’nın özenebilecek şeyleri varsa da özeniriz ve onları da biliriz. Hem de Batılılardan daha da iyi biliriz. Şimdi bakın Anadolu güneş bahçesidir. Eski Mısırlılar Anadolu’ya gelirlerken güneş bahçesine gidiyoruz diye giderlerlermiş. Çünkü Güneş bilgidir, bilginin kaynağıysa Anadolu toprakları. Batı’da ki aydınlanmanın ışığı da Anadolu’dan yakıldı.

Sizi özellikle tarihi mekânlarda verdiğiniz halka açı konserlerle duyuyoruz. Bunun büyüsü nedir?

Tuluyhan Uğurlu

Oraya gelen seyirciye onu yaşatmak çok önemli. Mesela Hititler ile ilgili bir eser yazdınız. Bir araştırma yaptınız ta Hattuşaş’a gittiniz, orada günlerce kaldınız. Orada duygular şeyler… Sonra bir eser yazdınız. O eseri elbette ki çok modern bir konser salonunda seslendirmek çok değerli bir şey ama bir de onu gidip Hattuşaş’ta seslendirmek var. İnsanların oraya gelmesi var. O zaman sizi daha iyi anlıyorlar. Çünkü siz çalarken o orada taşa dokunuyor, o orada artık Hattuşaş’ta Hititlerin başkentinde, o duygu içinde sizi dinliyor. Daha iyi anlıyor sizi. Sanatsevere aktardığınız duyguyu daha iyi anlıyor. Konser salonunda da çok güzel ama orada daha güzel oluyor. Onun için tarihi mekanlarda konserler veriyorum ben. Çok seviyorum, konser salonlarından daha çok tarihi mekânlarda konser vermeyi seviyorum.

Türkiye’de sanata olan ilgiyi, seviyeyi nasıl buluyorsunuz?

Tuluyhan Uğurlu

Şaşırtacak bir cevap vereceğim. Çok büyük düzelmeler var. Yani gerçekten geldiğimiz noktanın çok iyi olduğunu düşünüyorum ben. Şöyle söyleyeyim. Ben ilk üniversite konserlerine başladığımda bundan 20 yıl önce, çoğu şehirde piyano yoktu. Şimdi uluslararası festivaller yapılıyor o şehirlerde. Erzurum’da, Konya’da, Kayseri’de yüzlerce binlerce insana konser veriyorsunuz, bu çok değerli bir şey.

Peki, bu yolda bulunan gençlere ne önerirsiniz?

Tuluyhan Uğurlu

Kendileri olacaklar, başkaları olma şansı yok. Ve üreteceler. Telefon çok iyi kullandığımız bir icat ancak sen o telefonunu üretebiliyor musun? Mesele orada. Üretiyorsan varsın yoksa yoksum. İşte onun için ben kendime yıllar evvel kendi eserlerimi bestelemek için çaba gösterdim, gayret gösterdim. Kendim olayım diye. Onun için gençlerimiz mutlaka kendileri olmalı, yeni şeyler üretmeli. Onlar için en doğru olan bu diye düşünüyorum.

Ve tabii ki biz Anadolu insanıyız, biz Orta Doğuluyuz. Dolayısıyla çok donanımlı olmalıyız. Donandığımız zaman ancak medeni oluruz. Bakın Orta Doğu’da ne gibi sorunlara ulaşıldığını hepimiz görüyoruz. İnançların nasıl ayaklar altına alındığını görüyoruz. Dolayısıyla her şekilde donanımlı olarak hayata dünyaya hazırlanmamız gerekiyor.

En sevdiğiniz kitap?

  Carl Sagan Kozmos

Carl Sagan’ın Kozmos

Film?

Matrix

Matrix.

Dizi?

Payitaht Abdülhamit

Payitaht Abdülhamit’e bakıyorum ama tarihi dizilerden öğrenemeyiz. Mutlaka okuyarak öğrenmeliyiz.

Yazar?

Tolstoy

Tolstoy

Şair?

Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Akif Ersoy

 En sevdiğiniz tarihi karakter?

Hektor ama bizim Hektor, o da bizim adam.

En sevdiğiniz müzisyen?

Bach ve Itri Bach

Bach ve Itri Bach

En sevdiğiniz şehir?

İstanbul

İstanbul

İstanbul’da neresi?

Eyüp Sultan

Eyüp Sultan

O zaman en sevdiğiniz hayvan?

kedi

Tabii ki kedi.

Buna da Göz At

Close
Close