Kültür - Sanat
Mevlana’yı Uyutmayan Hikâye: Mantıku’t-Tayr

Derler ki Şems, Mevlana Celaledin Rumi Hazretleri’ne bir gün bir hediye vermiş. Hediye, Hüthüt ve Simurg’un el yazması hikâyesiymiş. Mevlana bu hikâyeyi okuyunca adeta aklını yitirmiş, gecelerce uyumamış, yememiş, içmemiş; okuduğu hikâyenin etkisiyle günlerce düşünmüş. Ve sonunca hediye el yazmayı bir nehre atıvermiş. Çünkü bu el yazmasından aldığı ilhamla kendi eseri olan Mesnevi-i Manevi’yi yazmaya başlamış. İşte Mevlana’yı günlerce uyutmayan bu hikâyenin adı: “Mantıku’t-Tayr”
Mantıku’t Tayr’i bilmeyenler ve adını ilk kez duyanlar için biraz yakın çekime alalım istedik:
Kuş Dili…
Yolculuğun Önemi
Tasavvuf ve Yolculuk
Simurg ve Hüthüt…
Yol; Uzun ve Çetrefilli…
Hüthüt, yolun akıbetini soranlara şu cevabı verir: “Menzil uzak, yol uzun. Kafdağı’nın arkasındadır Simurg. Ben yolu biliyorum ama biliniz ki yolumuz çile yoludur.” İşin aslı şudur ki Hüthüt; yolla ilgili hiçbir şey bilmez. Ancak bilir ki yol; aynı yerde kalmamaktır. Çıktıkları yolun çilesine zorluğuna birçok kuş dayanamaz. Kimi geri döner, kimi pes eder… Geriye yalnızca otuz kuş kalır ki “Simurg” da Farsça kelime anlamıyla “30 kuş” demektir.
Sonunda Hep Kendine Dönmek…
Yedi katlı gökte yedi vadi geçerek sonunda ulaşacakları yere yaklaşırlar. Bu yedi vadinin her biri tasavvufta bir mertebedir. Sonunda Kaf Dağı’nın arkasında bir göl görürler ve Hüthüt Simurg’a vardıklarını söyler. Kuşlar şaşırarak; “Hani Simurg nerede?” derler, Hüthüt: “Görmüyor musunuz, suyun üstüne baksanıza…” Kanat çırpmaktan artık bitap düşmüş kuşlar; suyun üstünde kendi yansımalarını görürler. Nehrin üstünde otuz tane kuşun yorgun ama kararlı yansıması… Kuşların meraklı bakışlarına karşılık şöyle eklemiş:
“İşte yolun sonundayız! Kuşların şahı Simurg’a vardık! Simurg biziz! Görmüyor musunuz? Simurg, yolun çilesine katlananların yolun sonunda gördükleri aynadır.”