Kültür - Sanat
İstiklal Marşı’mızın İlk Bestesi ve Besteleniş Hikâyesi
İçindekiler
Göster
İstiklal Marşı’nın seçilme hikâyesini, bunun için yapılan yarışmayı daha önce dinlemiş, okumuşsunuzdur. Peki, besteleniş hikâyesini hiç duymuş, hatta yapılan ve bir süre kullanılan besteyi dinlemiş miydiniz?
İstiklal Marşı için yapılan güfte yarışması sonuçlandıktan ve Mehmet Âkif Ersoy’un şiiri bestelenmek üzere seçildikten sonra bir de beste yarışması düzenleniyor.
Ne yazık ki beste yarışması güfte kadar ilgi görmüyor. Bunun sebebi de dönemin musiki çalışma ve imkânlarının zayıf olması.
Güfte yarışmasına tam 724 kişi katılırken beste yarışmasına sadece 24 kişi katılıyor. Ve ne yazık ki her bestekâr, bulunduğu bölgede kendi bestesini yayma çabasına giriyor.
Yarışmaya katılanlardan ve Edirne’de müzik öğretmeni olan Ahmet Yekta Madran, kendi marşını Edirne ve çevresinde, İzmir’de müzik öğretmeni olan İsmail Zühdü kendi marşını İzmir ve Eskişehir çevresinde yaymaya çalışıyor.
Böylece her ortamda farklı bir marş kullanılıyor. Ankara’da Zeki Üngör’ün, İstanbul’da ise iki farklı marş hâkim oluyor.
Bu kargaşa üzerinde 1924’te yarışma sonuçlandırılmaya karar veriliyor. Toplanan kurul, Ali Rifat Çağatay’ın marşını seçerek bütün okullara bildiriyor. 1924’ten 1930’a kadar, seçilen bu beste söyleniyor. Marşın şimdiki gibi modern müzikle değil de Klasik Türk müziğiyle söylenmesi de dikkat çekiyor. İşte İstiklal Marşı’mızın ilk hali:
1930 yılında ise bir emirle Riyaseti Cumhur Orkestrası şefi Zeki Üngör’ün bestesi milli marş olarak kabul ediliyor. Ve o günden bugüne söylenmeye devam ediyor, edecek.
Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.