Kültür - Sanat
Geçmişten Günümüze Tiyatro

“Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder.”
William Shakespeare
Antik Çağ (M.Ö. 5. – 6. YY)
Tiyatro insan hayatında uzunca süre yer edinmiş bir konudur. İlk olarak tiyatro, M.Ö. 6. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Yunan toplumunun dinsel törenlerinden özerkleşen tiyatro, bir sanat türü haline gelerek hayatımıza iyice yerleşti ve devamında da dinsel ölçütlerle değil, estetik ölçütlerle değerlendirilen bir oyuna dönüşmüştür. Yunan toplumunda gerçekleştirilen Bacchanolia, şenliklerde bir koronun söylediği Dithyramboy şarkıları tiyatronun ilk adımları oldu. Koro üzerinden uygulanan değişikler oyunu farklı bir boyuta taşıdı. Böylece farklı konular, farklı anlatım biçimleri ile ele alınmıştır. M.Ö. 5. yüzyılın ilk yarısında Aiskhylos’un koro üzerinde oyuncu değişikleri ve eklemeleri yapmasıyla bugünkü Batı tiyatrosunun temellerinin atılmasında önemli bir etken oldu. Tiyatro önemli kişilerin başından geçen önemli olayları temsil etme sanatı haline gelmiştir. Zamanla eski olayları işleyen tragedya gibi çeşitleri çıkmıştır. Atina trajedisinde dans ise tiyatro kültürünün önemli bir parçasını oluşturmuştur. M.Ö. 486’da Atina’da yaygınlık kazanan komedya ortaya çıkarak yayılmaya başlamıştır.
Roma Tiyatrosu (M.Ö. 3. – 4. YY)
Roma Tiyatrosu’yla ilgilenen Romalı tarihçi Livius, M.Ö. 4. yüzyılda Romalıların tiyatroyu ilk kez Etrüsk’teki aktörlerin performansıyla tecrübe ettiğini ele almıştır. Roma’ya tiyatroyu Yunan tiyatrosu tanıtmıştır. Fakat Batı tiyatrosu Romalılar tarafından geliştirilmiştir. Roma toplumuna ait yöresel bir oyun geleneği bulunmaktadır. Estetik bir açısı bulanan bu oyunlardan biri, yöresel hasat şenlikleri ve evlilik törenlerinde belli bir öğenin temsil edilmesini barındıran Carmina Fescenninay’dı. Bu oyunlar hokkabaz, oyuncu ve şarkıcılardan oluşmaktadır. Güney İtalya’da doğan ve M.Ö. 3. yüzyılda Roma’da yaygınlaşan bir başka yöresel türde Fabula Atellanay’dı. Bu türde ise siyasi öğeler bulunuyordu. Roma tiyatrosunun en önemli iki temsilcisi, Plautus ve Terentius, Yunan komedyasını, Roma toplumuna uyarlanmıştır ama Yunan tiyatro kültüründen ayrılmamışlardır. Çünkü gerçekleştirdikleri şey Yunan tiyatrosunu alıp bir uyarlama haline getirmektir.
Orta Çağ Tiyatrosu (10. – 13. YY)
Romanın çöküş yaşadığı dönemde tiyatro ilerleme kaydedememiş ve durulmuştur. Orta çağ dönemi ise tiyatronun fazla izlenmeye başlandığı dönemdir. Zamanla alanlara sığmayan tiyatro seyircisine yeni ve daha geniş oyun yerleri bulunmuştur. Bu dönemde daha çok dini oyunlar görülmektedir. Hıristiyanlık kendi tiyatrosunu yoktan var ederek kendi inançlarından yeni bir tiyatro oluşturmuştur. Bu ilerlemeler tiyatroyu kuralları olan bir sanat haline getirmiştir. Orta çağ tiyatrosu zamanla oyuncular ve diyaloglarla gerçek bir canlandırmaya dönüşmüştür. 13. yüzyıldan sonra da manastırların dışına yayılmıştır. İtalya’da oluşturulan alanlar ile seyirciler yerleştirilen platformlarda oynanan oyunları farklı açıdan izlemeye başlamışlardır. İngiltere’de ise oyunlar araba gibi çekilen tekerlekli sahnelerde oynanmaya başlamıştır.
Rönesans Tiyatrosu (15. YY)
Rönesans tiyatrosu İtalya‘da başlamıştır. 15. yüzyılda İtalya’da Roma’nın önemli komedya yazarlarından Plautus, Terentius oyunları bu dönemde yeniden okunmaya başlamıştır. İtalya tiyatrosu Rönesans Dönemi’nin başında kuralcı bir yola sapmıştır. Uzun bir süreçte tiyatro Aristoteles’in zaman, mekan ve eylem birliği ölçütüne bağlı kalarak oyunlar vermiştir. İtalyan’ın dünya tiyatrosuna en önemli katkısı Commedia dell’arte olmuştu. Saray ve akademi dünyasının çevresinden uzakta yapılan, halk tiyatrosunu oluşturan ve doğaçlama oyunculuğuna dayanan bir tiyatro türü ortaya çıkarak halkı sanatın içerisine çekmiştir. İtalya’da Roma tiyatroları inşa edilmiştir. Bu çalışmalardan Venedikli mimar Andrea Palladio’nun tasarlayıp 1585’te Vincenzo Scamozzi’nin tamamladığı Vicenzo’daki Olimpico Tiyatro’su, Avrupa’nın günümüze ulaşan en eski kapalı tiyatrosudur. Rönesans döneminde İngiliz tiyatrosu ise her kesimden insana seslenebilen bir sanat türü yaratmıştır.
Orta Sınıf Tiyatrosunun Doğuşu (18. YY)
18. yüzyılın Avrupa Tiyatrosu’na getirdiği en büyük yeniliklerden biri yükselmeye başlayan orta sınıf için üretilen burjuva oyunlarıdır. Orta sınıf tiyatrosu, ahlakçılığıyla Rönesans öncesi dinsel tiyatroyu andırmaktadır ama konularını aile yaşamından almasıyla ve duygusallığıyla modern bir ruh halini yansıtmaktadır. İngiltere’de George Lillo, The London Merchant: or, the History op George Barnwell adlı yapıtında orta sınıftan kişilere yer vermiştir ve bir orta sınıf trajedisi yaratmayı denemiştir. İtalya’da da düzenlenen oyunlarda eski Yunan öykülerinin içini güncel orta sınıf konuları yerleştirilmiştir. Bu dönemde, klasik trajedi ve komedi varlıklarını daha çok operada sürdürdüler. 18. yüzyılın tiyatrosunda öne çıkan tiyatro türü ise komedi olmuştur.
19. Yüzyıl ve Romantizm (19. YY)
Romantizm akımı 18. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır ve 19. yüzyılın ilk yarısında tiyatro sanatında parlak dönemini yaşamıştır. Romantik tiyatro düşüncesi, özgürlük, eşitlik adalet gibi ilkeler ve ulus sevgisi, dinsel inançlara bağlılık gibi konulardan beslenmiştir. Romantizm akımı zamanla gücünü yitirmiştir. 19. yüzyıl sonunda tiyatroda ciddi bakış açıları ortaya çıkmıştır ve Norveç’te Ibsen’in, İsveç’te Strindberg’in, Rusya’da Çehov’un oyunlarıyla tiyatro edebi değerini yeniden kazanmaya başlamıştı. Tiyatro ilerleme kaydederek planlı hazırlanmalara ve provalara dayalı sistemiyle “gerçeklik yanılsamasını” kusursuzlaştırmıştır.
Çağdaş Tiyatro (20. YY)
Batı tiyatrosunda gerçekçilik anlayışını sürdürmekle birlikte, 20. yüzyılın ilk yarısında da dışavurumculuk, gelecekçilik ve epik tiyatro gibi gerçekçilik karşıtı akımlar da etkili olmuştur. Bu akımların hepsi farklı amaçları ve yöntemleri oluşturmaktadır. Bu durumda sanatın gerçeği yansıttığı düşüncesine karşı çıkanlar da oldu. Sanatın doğal olmadığını, yapay bir şey olduğunu savundular. Zamanla tiyatro alanında geliştirdikleri deneysel teknikler tiyatroyu bir vakit geçirme ve eğlenme aracı olmaktan çıkartarak çoğu zaman seyirci çekememiştir. Bu yeni akımların bir başka özelliği de, oyun yazarlarının yanı sıra sahne tasarımcıları ve yönetmenlerin de öne çıkması olmuştur. 20. yüzyıl tiyatrosundaki bir başka önemli eğilim de uyumsuzluk tiyatrosudur. İnsan ve dünya arasındaki uyumsuzluğun hem insanın hem de dünyanın anlamını sildiği bir bakış açısıyla ele alınmıştır. 1960’ladan sonra ise alternatif tiyatrolar yaygınlaşmaya başladı ve seyirciyle oyuncu arasındaki mesafe kaldırılmaya başlanmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’de Laurence Olivier ve John Gielgud gibi Shakespeare yorumcuları, geleneksel tiyatroyu sürdürerek yeni bir klasik oyuncu kuşağının yetişmesini sağlamışlardır.
Günümüz Tiyatrosu
Tiyatro yüzyıllar öncesinden günümüze gelene kadar birçok değişime uğramıştır. Geçmişten günümüze kadar güncel kalmasındaki en önemli etken ise yeniliğe açık olması olmuştur. Tiyatro 20. yüzyılda yaşadığı önemli gelişmeler ile birçok alternatifi ortaya çıkarmış, günümüzde de çıkarmaya devam etmektedir. Zamanla oyunlar, oyuncular ve sahneler şölene dönüşmüştür. Oyuncu ve seyirciler interaktif hale gelmiş, sahneler hareket kazanmış ve ilgi çekici düzlemler oluşmaya başlamıştır. Artık oyuncuların oyuna kattıkları farklılıklar, tiyatro sahnelerinin dönüştüğü görsellik seyirciyi tiyatro oyunlarına daha çok çekmeye başlamıştır. Daha fazla sahnenin oluşu, klasikleşmiş eserlerin güncel halleri ve sanata gösterilen özen ile tiyatro geçmişin, bugünün ve geleceğin önemli bir türü olarak hayatta var olmaya devam edecektir.