Haber
Denizin Çingeneleri – Bajau Kabilesi
Dünyada cenneti yaşamayı kim istemez ki? Onlarda eğitim-öğretim yok. Araba yok. Pahalı AVM’ler yok. Ama denizin içinde kurulmuş eşsiz bir yaşam var.
Yaşlarını Bile Bilmiyorlar!
Evet, eğitim yok ama oldukça bilinçliler. Bu insanlar yürümekten evvel yüzmeyi öğreniyorlar desek yeridir. Dünyanın en enteresan kabilelerinden biri oldukları aşikâr. Bilinçli olduklarını avlarından bile anlayabiliriz. Denizin içinde yaşarken avladıkları hayvanları bir güzel yiyorlar. Ama gereğinden fazla asla avlamıyorlar ve kaynaklarının değerini biliyorlar.
Dünyanın En Büyük Çiçeğine Sahip Bitki, Raflesya
Belki de onların tertemiz karakterlerine yakışır güzellikte bir çiçek olan ve 1818 yılında Joseph Arnold’un Endonezya Yağmur Ormanları’nda bulduğu nadir ve dev çiçek Raflesya, onların güzel kalplerine yakışır bir ödül. Dünyada tek tük yerde bulunuyor bu çiçek.
Güneydoğu Asya’da bulunan en büyük 3. ada Borneo, ayrıca yaklaşık 3 milyon yarasaya da ev sahipliği yapmakta.
Yaş İken Eğilen Ağaçlar
Küçük yaşta dalmayı ve avlanmayı öğreniyorlar. Çünkü Bajau kabilesi geçimini balıkçılıkla sağlıyor. Ağ ya da olta kullanmayıp zıpkınla avlanıyorlar.
Evleri suyun üzerindeki baraka ve günlerinin büyük kısmını suda ve kendi yaptıkları lepa lepa adındaki kayıklarında geçiriyorlar. Nefes tutma yetenekleri çok çok gelişmiş durumda. 13 dakika gibi süreler suyun içinde olmak onlar için sıradan bir mesele.
Aynı zamanda avlanırken yerin dibinde yüzmüyorlar. Normal bir şekilde yürüyorlar. Baya deniz canlısı gibi. Çünkü evvelden de belirttiğimiz gibi onların evcil hayvanları, kedileri, köpekleri yok. Onlar ahtapotlarla, balıklarla yaşıyorlar.
Sağlık Üst Düzeyde
Salgın yok, hastalık yok, ziyadesiyle sağlık var. Kimyasallı ilaçları yok. Okur yazar değiller, yaşlarını bilmiyorlar, yaşıyorlar, geldiği gibi. Bu özgürlük oldukça güzel. Zamanında BBC bu kabile ile ilgili bir video da çekmişti. Kabile üyelerinden Sulbin, “Suyun altında kendimi evimde gibi rahat hissediyorum” demişti. Daha ne olsun ki?
Dünyada kaynaklar tükendikçe orayı da ele geçirecekler mi? O masum güzelliği de yok edecekler mi? Bu konuda neler düşünüyorsun? Ve her şeye orada başlamayı tercih eder miydin? Yoksa teknolojinle mutlu musun? Bunlar kritik sorular. Haydi, tartışalım.