2018 Film Ekimi Yorumları | Filmekimi İstanbul | Özçekim
Film - DiziKültür - Sanat

Filmekimi’nin Gördüğü İlgi Gerçek Sinema İlgisi mi: 2018 Film Ekimi Yorumları

Her ekim ayının olmazsa olmazı Filmekimi İstanbul, kapılarını bu sene de kapattı. Yine ödüllü birçok film, seyircisiyle buluştu. 10 gün süren etkinlikte tam 49 özel film izlendi.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 2002 yılında başlatılan “Sonbaharda Film Haftası” etkinliği olan Filmekimi, 2011 yılından itibaren İstanbul dışındaki kentlerimize de sıçramıştı. Etkinlik, bundan sonraki yoluna Ankara ve İzmir’le devam edecek.

Sizin için Filmekimi’nde birkaç film seçmiştik:

2018 Filmekimi’nde Mutlaka İzlemeniz Gereken 5 Film

İstanbul’daki ayağını etkinlik diğer illerimizde sürerken bizler de etkinlikle ilgili gözlemlerimizi, tespitlerimi, çıkarımlarımızı sizlerle paylaşalım istedik.

Bu Reklamlara Rağmen Gittiyseniz Gerçek Bir Sinemaseversiniz

Filmekimi

Öncelikle etkinliğin duyurulmasından ve reklamlarından bahsedelim. Filmekimi’nin bu seneki çıkış mottosu #BuReklamaRağmen. İlk okuduğunuzda anlamsız gelebilir. Ancak aslında çok güzel bir sebebe hizmet veriyor. Ülkemizde reklamcılığın yeni yeni filizlendiği dönemlerdeki reklamları hatırlar mısınız? Hareketli bir müzik, üzerine amatör bir ses, akan yazı, efektlerle değişen fotoğraflar… İşte o eski reklamların aynısını çekerek bir reklam yapmış Filmekimi. Sanatın bu kadar içindeyken neden böyle bir reklam yapmış dersiniz? Bütçe yetmemiş olabilir mi? Yorumlara geçmeden önce reklamı bir izleyelim.

Gördüğünüz gibi sorun bütçe ya da fikir değil. Hatta bu reklamın kendisi başlı başına büyük bir fikir. Aynı etkinin çok daha fazlasını büyük prodüksiyonlu bir reklamla sağlar, gayet de güzel ilgi toplarlardı. Ancak niyetlerinin bu olduğunu sanmıyoruz. Zaten bu reklam da ortaya bir gerçeği çıkarmak ve hedef kitleyle direkt iletişim kurmak için. Filmekimi içerisindeki filmler, her kitleye hitap eden, yalnızca vakit geçirmek için izlenebilen filmler değil. Hepsi birçok alt mesaj taşıyan, belirli ir sanat gayesi çevresinde çekilmiş dünyaca ünlü filmler. Bu sebeple Filmekimi’nin gayesinin “bilet satmak” olduğunu sanmıyoruz. Niyeti bilet satmaktan ziyade getirdiği pırlanta değerindeki filmleri gerçek izleyicisine ulaştırmak isteyen Filmekimi de böyle bir reklam hazırlayıp kimsenin gözünü boyamamış. Filmleri anlatmamış, fragman yayınlatmamış, “Bu reklama rağmen gelen, zaten gerçek bir sinemaseverdir.” demiş.

Şayet bu reklam hınca hınç dolu sinema salonlarında yayınlanıp “Bu reklama rağmen geldiyseniz gerçek bir sinemaseversiniz.” Cümlesi duyulduğunda her seferinde kahkahalar havalarda uçuşmuştu. Duyduğu ses, salondaki kişilerin kulağına “gerçek bir sinemasever” olduğunu söylerken gülmemek, gururlanmamak elde değildi tabii…

Sosyalsin Sen Sosyal Kal!

Sosyal Kal

Filmekimi’ne gösterilen ilginin gerçek bir ilgi olup olmadığını tartışmak aslında ülkemizdeki tüm festival ve etkinliklere gösterilen ilginin gerçekliğini de tartışmaktır. Kahve festivali olunca herkesin kahvekolik, tasarım festivalinde herkes tasarımcı, kitap fuarlarında herkes kitapsever olması an meselesi. Elbette bunda hiçbir kötülük yok ama bu tür etkinliklerin asıl amacından uzaklaşması durumları biraz üzücü.

Filmekimi, henüz Lale Kartlılara ön satışta açıldığında bile biletlerin çoğu tükenmişti. Biletler genel anlamda satışa açıldığında ise zaten birçok filmin bileti tükenmişti. Bu güzel haber… Ancak sinema salonunda biletleriyle bumerang yapıp “sosyal”liğini kanıtlama çabasından olan, film boyunca telefonda oynayıp film sonunda “çok sıkıcıydı” diyen seyirciyi ne yapacağız? Evet, bu Filmekimi’nde filmler şahaneydi, salonlar çok güzeldi, her şey önceden planlanmıştı, hiçbir aksama olmadı ama mahalle aralarındaki sinemalarda yaşanan yukarıdaki sahneler yine, yeni, yeniden yaşandı…

Oysa Yusuf Atılgan “sinemadan çıkan insan türü”nü şöyle yorumluyor:

“Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş 10 dakikada ölüyor. Sokak, sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri kayıtsızlıkları sinsi yürüyüşleri ile onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.”

Sizin Filmekimi ile ilgili yorumlarınız neler?

 

Buna da Göz At

Close
Close