Dergi
Çelebi’nin İzinden
MUHTAR
Ben Türkiye gelmeden önce Türkiye için oldukça tarihi bir imparatorluk olduğunu duydum. Ayrıca bu tarihi imparatorluğu çok önemli eserler bıraktığını söyleniyor işittim.
Tarihi yerlere ne zaman göreceğimi hep umut ediyorum ancak yoğun eğitim programdan dolayı geride kaldı.
Kendime dedim artık sabrım bitti, dayanamıyorum. Daha fazla vakit kaybetmeden bu yazın benim gibi düşünen Pakistanlı ve Kazakistanlı arkadaşlar buldum. Onlar da denk geldi gezmek istiyorlar. “Peki program yapalım, Osmanlı’nın ilk başkentisi Bursa’ya gidelim, onun hakkında çok şeyler söylendi.” dedik.
1489 yılında II. Bayezıd tarafından inşa edilen Koz Hanı ziyaretimiz gerçekleştirdik. Zamanında ipek çuvallarının kapladığı meydan şimdi koca çınarların gölgesine sokulmuş çay bahçelerini ağırlıyor.
Koza Han balkonundan dolanıyoruz. Ulu Camii meydanındaki girişe doğru.
Ulu Camii’nin güzelliği dışarıdan görülmektedir. İçindeki şadırvanı ile sıradışı bir akustiği var Ulu Camii’nin. Bir de üzerine tartışmalar yapılan minberi.
Ulu Camii öte yandan camiinin her köşesinde süslenen güzel yazılar çok ilgim çekti. Aynı zamanda dokuz gezegenin ve güneşin olduğu kabartmalar altı yüz on dört sene önce yapılmış. 1399 inşa edilmiş olmasına rağmen sapasağlam duruyor.
Hikâyeler üzerinden giderken birden aklıma geldi. Evliya Çelebi türbesi gidelim. Bir geldim yaa arkadaş müthiş bir binası var burada iş bitti dedim. Çınarlar ile taşları o kadar güzel yapmışlar ki ancak anlatamam sadece gören hissedebilir. Türbenin yanında her yer yemyeşil.
Türbeden sonra daha güzel bir yer göremeyeceğim sanıyordum meğerse Yeşil Camii’nin başka bir hikâyesi var. Sürpriz gibi bir camii karşı karşı gelmiştik. Tophane geldiğimde anladım ki Bursa’da her şey kusursuz bir şekilde birbirini tamamlıyor.
Birbirine paralel kale içi sokaklarında geziyoruz. Bu sokaklar eski Bursa’yı hayal etmemiz için bırakılmış fotoğraflar gibi. Adeta şehrin içindeki Cumalıkızık.
Cumalıkızık diye bilinen köy hikâyeler oldukça dikkat çekicidir. 700 yıllık ve Osmanlı’nın ilk cuma namazı kılan bir köy olan Cumalıkızık neredeyse her yeri tarihi kokuyor. Güzel hatıralar var. Alışveriş yaptık. Damatlar hatıra fotoğrafı çekmeye geliyorlardı. Bursa’da geze geze bitmez hale geldik.
Bursa’da ancak iskender yenir. Çok hoşuma gitti. İskender’den daha güzel şey o da ikinci kez iskender yemek herkes tavsiye ediyorum. Benim için İskender Bursa’daki lezzetlerin doğduğu yer diyebiliriz.
Son olarak burada belirtmek istiyorum ki gezimiz güzel yapan sadece güzel ve tarihi yerlerde değil Bursa’nın güzel insanları misafirperverliğini herkes her türlü yardım seven insanlara gördüm. Hiç yabancı hissetmedim, ev sahipliği gibi davrandım.
En Mukhitzhan (Muhitcan) Rakhmanov, Ata Toprak Kazakistan’dan geldim. Üç sene içinde Türkiye’nin pek çok şehirlerini gezdim. Ama Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan güzel Bursa şehrini ziyaret etme fırsatım hiç olmadı.
Bir gün yurttayken Nijerli kardeşim Muhtar, Bursa’ya beraber gitmeyi teklif etti. Ben de sevine sevine kabul ettim ve Pakistanlı Yaseen arkadaşımızı da yanımıza aldık.
Gezimizi Google amcamızın yardımıyla Bismillah diye başladık. İlk gezecek yerimiz Koza Hanıydı.
Ben Büyük İpek Yolu başlayan Orta Asya’dan geldim ve onun bitiş noktası Bursa’nın olduğunu öğrenince buraya geldik. Düşünsenize nasıl ilginç bir şey…
Tüm dünyadan farklı tüccarlar buraya alışveriş yapmak için uzaktan tam bu Koza Hanı ’ya geliyordu. Bizde ta Orta Asya’dan, Afrika’dan, Pakistan’dan buraya gezmeye geldik. Koza Hanı’nın mimari yapısından kaç asırlar geçse bile çoğu şey resimlerdeki gibi, sanki binalar yeni yapılmış gibiydi
Sonra tarihi büyük Ulu Camii’ne gittik. Cami gerçekten çok büyük, dışarısı bir başka, içerisi bir başka görünüyor. Geçen sene bir film izlemiştim ‘Somuncu Baba’ diye. O Somuncu Baba Ulu Camiyi inşa eden işçilere ekmek pişirip dağıtıyormuş. Ve caminin içinde vav harfi çizilmiş bir bölge var ve o yerde Somuncu Baba namaz kılmış. Ulu Camii’nin güzelliğini anlatırsan bitmez. İçinde o kadar Arapça ve Osmanlıca yazılar var ki yani yaklaşık 200 tane hatta daha fazla olabilir.
Arkadaşlar, en iyisi yüz kere anlatmaktansa bir kere görmek daha iyidir. Bir ara Evliya Çelebi’nin sözünü okumuştum, Bursa’nın Ayasofya’sı Ulu Camii dediğini. Gerçekten öyleymiş.
Ben her nereye gitsem orayı ait yemeğini denemeden gitmem. Ve yemek konusu benim en zayıf noktam. Duyduk ki Bursa iskenderiyle meşhur diye.
Bursa iskenderi bildiğin normal et yaprak şeklinde kesilmiş ve yanına yoğurt koyulmuş sandım ve şaşırdım.
Bursa’nın merkezini gezdikten sonra sakin olan köylerine gidelim dedik. Bursa’nın en meşhur Cumalıkızık köyüne gittik.
Bir tane çok küçük sokak var ve onun adı ‘Cin Aralığı’ gibi bir ismi var, onun tarihi da ilginç. Ama size detaylı anlatmayacağım, merak edin ve gezmeye Bursa’nın bu köyüne gelin.
Bu arada benim için şok olan bir şey vardı. Seneler önce Kazakistan’da ailece izlediğimiz ‘Kınalı Kar’ dizisinin çekildiği köyündeyiz, hem de tam çekildiği ağanın evinde yemek yedik. Vallah neler hissettiklerimi anlatamam, hatta bir ara kendimi çimdikledim ve rüya mı diye kendime sordum.
Üç arkadaş tekrar gelme sözüyle bazı yerleri gezmedik. Yine de o kadar yerleri gezdik, dolaştık ve o kadar yeni şeyleri keşfettik ki, anlatılamaz duygular geçirdik.
MUKHITZHAN RAKHMANOV
Ben Giresun, Konya, İstanbul, Kastamonu Kocaeli v.b gezdim ama Bursa şehir gezemedim. Düşünüyordum, ne kadar geç kaldım. Kazakistanlı ve Nijerli arkadaşlarla birlikte çıktık. Akşama kadar Koza Han, Ulu Camii, Yeşil Camii, Yeşil Türbe, Tophane, Cumalıkızık köy gibi birçok tarihi yerler gezdik.
Biz Koza Han’dan Bursa’ya gezmeye başladık. Onu tanımak için bir yazı vardır. Ben o yazıdan ciddi bir mesajı da aldım ki o da pazarda her millet ve bölgeden gelen tüccarlar ipek satabilirmiş.
Cumalıkızık köyde Osmanlı dönemindeki daha eski bir camiide cuma namaz kıldık ve köyde sokak sokak gezip, dükan dükan sanatları görüp bazı sanatlar satın aldık. Yabancı olduğu için dükan sahipler bizimle Arapça ve İngilizce kelimelerde ‘Hoş geldiniz, buyurun v.b’ söyliyordu. Ama biz onlar Türkçe cevapta selamlaşma başlayınca şaşırıyordu. ‘Vav, Türkçe biliyorlar.’
İskenderi, arkadaşım çok beğendiler ama bana o kadar lezzetli tadısı vermedi. O yüzden menüden ızgara köfte için sipariş ettim. Ben Bursa’daki ızgara köfte o kadar beğendim ki gizlice garsona tekrar sipariş ettim ve önceki aldığım köfte tabak üzerine döktüm.
Ben tekrar gizlice iki tabak köfte yedim. Yemekten sonra onlara bu haber de paylaştım, dediler, ‘Bak ya! çöcük ızgara köfte o kadar beğendi ki her dafa iki iki dafa yiyor ve bize haber yok.’ dediler.
Gezdiğimiz tarihi yerlerde yazıları Türkçe ve İngilizce de vardır. Bazı yerde Osmanlıca da sanat gibi yazılar vardır. Bir dafa ben Osmanlıca kolayca okuyordum, arkadaşlarım bana şaşırarak bakıyordu. Hemen sordular ‘‘Ya, sen nasıl Osmanlıca su gibi okuyabilirsin?”.
Bana göre Osmanlıca Pakistan’da ulusal dili Urduca ve İran’daki Farsça gibidir. Ben hem Urduca hem Farsça biliyorum. Dolaysıyla ben Osmanlıca da su gibi okuyabilirim hem bazı kelimelerin anlama da biliyorum, çünkü o kelimelerin anlama Urduca ve Farsçadakiyle aynıdır.
Pakistan’dan arkadaşım bana bir Kayı bayrak ona için satın alıp götürmemi söyledi. O arkadaşım Pakistan’da televizyonda ‘Diriliş Ertuğurul’ dizisi Urducada tercümesini izliyor. O yüzden bu işi bana tamamlamak mecburiyetinde kaldı. Biz Kayı bayrak bulmak için Bursa’daki Cumhuriyet Caddesi, Kapalı Çarşı, pazarlarda v.b yürüyerek bayrakçı bulmaya başladık. Sadece (!) iki saat sonra dar bir sokakta bir bayrakçıdan satın aldık.
Bursa seni unutmayacağım!