3.Sayı
Zamanı Yenen Bir Hülya Adamı: Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar; 23 Haziran 1901’de İstanbul’da dünyaya gelir. Yarım bıraktığı baytarlık mektebi ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne, o zamanki adıyla Darülfünun-i Osmani’ye başlar. 1923’te mezun olarak Cumhuriyet’in ilk öğretmenleri arasına adını yazdırır. Birçok farklı okul, kurum ve fakültede edebiyat öğretmenliği yapar, sanat-estetik gibi dersler verir. 61 yıllık yaşantısında hayata kattıkları, onun zamanı çoktan yendiğinin kanıtıdır.
Narmanlı Han’da Bir Kırtıpil Hamdi
Adını ilk kez Altın Kitap dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyuran Tanpınar, hayatının en verimli dönemlerini biricik kedisi kara Kafka ile Beyoğlu-Narmanlı Han’daki rutubetli, hapishaneden bozma odasında yaşamıştır. Tozlu pabuçları, parasızlığı ve iki yakasını çoğu zaman bir araya getirememesi ona zavallı, kılığı kıyafeti uyumsuz; saçı sakalı birbirine karışmış anlamlarına gelen “Kırtıpil” lakabını vermiştir. Birçok farklı dergide şiirleri yayımlanan yazarın şiir zevkinin oluşumunda Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim’in etkisi görülür. “Dilin kapısını bize o açtı!” dediği, fakültedeki hocası Yahya Kemal’e hayran olsa da bir dönem onu taklit endişesiyle şiire hep mesafeli durur. Ancak müzikten ayıramadığı şiire olan bağlılığı, onu şiirden bir türlü koparamaz. Şiir, onun için söylemekten ziyade bir susma işidir.
Eğitimcilik yanıyla da ön planda olan Hamdi Tanpınar; öğretmenlik yılları ardından mezun olduğu okul olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörü olarak geri döner. Milli eğitim müfettişliği, milletvekilliği gibi farklı görevlerde bulunur. Tüm bu süreçte yazmaktan hiçbir zaman kopmayan yazar, aynı zamanda yayınladığı edebi araştırmalarıyla da tarihe önemli eserler bırakır. Batı edebiyatının önemli isimlerinde Paul Valéry ile Marcel Proust’u ise kendisine daima bir önder olarak görür.
Ne İçindeyim Zamanın Ne De Büsbütün Dışında
Yazarın ilk romanı Mahur Beste; 1944’te Ülkü Dergisi’nde yayımlanır. İlk eserlerinde ve yayınlanan tüm eserlerinde “zaman” faktörü her zaman bir mihenk taşı olacaktır. Ölümünün ardından yarım asır geçmesine rağmen Tanpınar deyince akla “Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında…” dizesiyle başlayan Bursa’da Zaman şiirinin gelmesi tesadüf değildir. O, zamanı avcu ve kalemiyle yenen bir edebiyat adamıdır. Dilde mükemmellikten taviz vermeden yazdığı eserlerde zamanın yanı sıra “rüya” kavramı da öne çıkar. Yaşamı da uyanık halde görülen bir rüya olarak ele alan Ahmet Hamdi’nin ilk öyküsü “Abdullah Efendi’nin rüyaları” tamamıyla rüyaları ve rüyaların değerini ele alır. Onun için rüya sadece uykuya ait bir hadise değil; bir estetik, musikidir; farklı bir dünyanın tohumları, uykunun çiçeğidir. Musikiden, zaman ve rüya çağrışımlarıyla kendi edebî dünyasını kuran Tanpınar; bir hülya adamı değil de nedir?
Geçmişe Ait Değildi; Geleceğe Uzak Değildi
Eserlerinde ve düşünce yapısında da görüldüğü üzere Tanpınar; doğu ile batı arasında bir köprü gibidir. Döneminin diğer yazarları gibi sadece batıya veya sadece doğuya yönelmez. Batının farkındadır ancak batı hayranlığıyla hayallerini süslemez, doğuda takılıp kalmaz. Eserlerinde hem doğu hem de batı kültürünün bir birleşimini yansıtır. Tıpkı “zaman” gibi doğu-batı kargaşasının da ne içinde ne de dışındadır. Geçmişe takılıp kalmadığı gibi geleceğe de yargıyla yaklaşmaz. Kalemi; geçmişle geleceğin, doğu ile batının vuslatıdır. Yazarların, kalemlerini önce kendi toprağına batırmaları gerektiğini savunur, ona göre yazarın niyeti önce memleket, ille de memlekettir.
Bir Zengin Madene Döner Gibi…
Tanpınar, gerek eserleri gerekse de hayat görüşüyle her nesle ışık verecek tükenmez bir kandildir. Ebediyen edebiyatı hayatının her yerine taşıyan yazarın eserlerindeki tüm karakter özelliklerinin arkasında bir toplumun kımıltıları görülür. Belki de özelden genele yürüyen bu anlatım özelliği; onun satırlarını adeta bir kalemtıraş gibi dünyaya açmıştır. Kendisi bir yazısında şair-i azam Abdülhak Hamid Tarhan için, “Hamid’e her zaman bir zengin madene dönülür gibi dönülecektir.” demiştir. Tıpkı Hamid gibi Tanpınar’a da daima zengin bir maden gibi dönülecektir.
Önemli Bilgiler
Ahmet Hamdi Tanpınar, erken doğum ile prematüre bir bebek olarak dünyaya gelmiştir.
2016 TET İhracat Başarı Ödül Töreni’nde yurtdışında eserleri en çok yayımlanan ve ihraç edilen yazar ödülü almıştır.
Yahya Kemal Beyatlı’nın hemen yanında mezarının taşında, dünyaya hükmeden şiirinin ilk dizesi yazar: “Ne içindeyim zamanın\ Ne büsbütün dışında”
Ay’daki Kadın isimli romanını bitiremeden dünyaya gözlerini kapamış bitiremeden dünyaya gözlerini kapamıştır.
Ölümünden 55 yıl sonra, notları arasında Paul Valery’den çevirdiği bir eser ve Fransız şair Gerard De Nerval’ın şiiri ve edebi mizacı hakkında iki itap bulunmuştur.
Eserleri
Şiir:
Bütün Şiirleri (1976-1981)
Roman:
Mahur Beste (tefrika 1944 – basım 1975)
Huzur (1949-1983)
Sahnenin Dışındakiler (tefrika 1950- basım 1973)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961-1977)
Ay’daki Kadın (Ölümünün ardından 1987)
Öykü:
Abdullah Efendi’nin Rüyaları (1943-1983)
Yaz Yağmuru (1955-1983)
Hikâyeler (Eklemelerle tüm öyküleri, 1983)
Deneme:
Beş Şehir (1946-2001)
Yaşadığım Gibi (1970-1977)
Araştırma-İnceleme:
Tevfik Fikret (1937-1944)
Namık Kemal (1942)
Edebiyat Üzerine Makaleler (1969-1977)
Yahya Kemal (1940-1982)
- Asır Türk Edebiyatı Tarihi (Ancak birinci cildini tamamlayabildi,1942-1985)