Mozart Neden Türk Marşı Besteledi? | Özçekim
4. SayıMüzik

Mozart Neden Türk Marşı Besteledi?

*Bu yazı, Özçekim dergisinin 4. sayısında yer almıştır. 

Biz Türkler Mozart’ı hem severiz, hem de onun Türk ruhundan mülhem eserlerinde bize karşı temiz bir sevgi sezeriz.”

Prof. Cevad Memduh Altar
Türk müzik tarihçisi

Yıl 1782, yer Viyana…
16 Temmuz akşamı Viyana Saray Tiyatrosu’nda ilk kez sergilenen Saraydan Kız Kaçırma opera oyunu büyük bir yankı uyandırdı. İzleyenler, bugüne kadar dinlediklerinden çok farklı olan ezgileri büyülenmişçesine dinliyordu. Notalar arasında ki o coşkulu, gür vuruşları sanki kalplerinde hissediyorlardı. Ancak bu müzikal his Viyana seyircisine bir yerden tanıdık geldi.
Seyirci bir yandan beğenisine engel olamıyor bir yandan da bu müzik, onlara bir endişeyi hatırlatıyordu. Çok geçmeden bu coşkulu ezgilerin neyi hatırlattığını buldurlar: Osmanlı Mehteri!

Selçuklu dönemi son buluyor, Anadolu’da yeni bir devlet doğuyordu. Selçuklu Sultanı 2. Gıyasettin Mesud, 1289’da bu yeni dönemin “Bağımsızlık Fermanını” güçlü bir beye gönderdi: Sıra sende…
Fermanı eline alan, Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Bey’in ta kendisiydi. Üstelik Sultanın, fermanla birlikte başka emanetleri de vardı. Osman Bey, artık yalnızca siyasi bir yönetici değil bir kültürün ve devlet geleneğinin de taşıyıcısı olacaktı. İşte bunu simgeleyen bir berat, tuğ, bayrak, boru, zil, davul ve nakkare de bağımsızlığın yanında gelmişti. Türk geleneği olan mehter müziği, artık Osman Bey’in kuracağı devletin himayesindeydi…

Osmanlı mehter geleneği Osman Gazi ile hayat buldu. Ardından gelen tüm Osmanlı padişahları da bu geleneği geliştirerek sürdürdü. Fethedilen her toprakta mutlaka mehter birlikleri kuruluyordu. Fatih Sultan Mehmet devrinde ise İmparatorluğun genişlemesi ile mehteran da büyüdü, gelişti. Çünkü Osmanlı’da Mehter, hükümdarın gücünü ve haşmetini musikisi ile dile getirir, askeri alanlarda devletin şan, şöhret ve ihtişamını da temsil ederdi. Mehteranız bir Osmanlı asla düşünülemezdi.

Mehter Nedir?

Mehter Nedir

Farsça ‘mihter’ olarak geçen mehter kelimesi, ekber (en büyük), azam (pek ulu) manasına gelir. Türkçe’de bu kelimenin Arapçası olan ‘mehter’, çoğulu olarak da ‘mehteran’ kullanılır. Mehter, Türkler arasında İslamiyet öncesi Askeri Müzik geleneği içinde var olmuş ve bugüne kadar gelmiştir. Osmanlı döneminde ise Yeniçeri Ocağı içinde örgütlenmiş olan bu birlik; devlet töreni, saat duyurma, savaşa yüreklendirme, eğlence gibi pek çeşitli işlevi yerine getiren bir müzik alanı olmuştur.

Mehter Avrupa’ya Açılıyor

“Ey şanlı ordu, Ey şanlı asker, Haydi Muzaffer, Haydi muzaffer”
nidalarıyla üç kıtada sınırlar genişledi. Yüzyıllar boyunca davula inen güçlü tokmaklar ile ordunun coşkusuna çoşku katarak nice fetihlere imza atıldı. Osmanlı nereye ayak bassa mehter de orada yerini aldı. Böylece gün geldi Avrupa’ya ayak basan ilk sanat alanımız da mehter oluverdi.

Avrupa’da hızla ilerleyen Osmanlı gücünü artırdıkça kültür hayatıyla da dünyayı etkilemeye başlayacaktı. I.Viyana Kuşatması ise Avrupa’nın mehter müziği ile ilk uzun süreli temasını sağladı. Düşmanda endişe ve korku yaratan mehter, savaş anında düşmanda dehşet yaratsa da ortalık durulup savaş bittiğinde bu kez ilgi çekmeye başlıyordu. Bunu takip eden süreçte Avrupa kültüründe Mehter Müziği merak konusu oldu. Mehter takımı, gerek giyimi, gerekse onlara oldukça farklı gelen müzik aletleriyle ilgi çekiyordu. 2. Viyana kuşatmasıyla ise bu merak katlanarak arttı. Üstelik bu kez bu ilgi Avrupa’yı sara bir moda akımına dönüşecekti.

Avrupa’nın Mehter ile tek karılaşması savaşlar da değildi. Avrupa’ya gönderilen elçiler beraberinde mehter takımını da götürürlerdi. Elçilikler önünde düzenlenen Mehter Müziği dinletileri ile Türk müziği ve kültürü Avrupalıları mest ederdi. Özellikle elçi değişim törenlerinde, törenden sonra da kentin sokaklarında konser vererek dolaşan mehter bandosu, giysileri, yürüyüşü, vurmalı çalgıları, ritmik ezgileriyle dikkat çekmişti. Bu ilgi karşısında Türk enstrümanları diplomatik bir hediye olarak İstanbul’dan Avrupa saraylarına dahi gönderiliyordu.

 

Türk Modası

Güçlü devletler dünyada daima merak uyandırıcı ve ilgi çekici olmuştur. Bugünün hâkim medeniyeti Batı, tüm dünya üzerinde nasıl bir etki uyandırıyorsa bir zamanların en güçlü devleti olan Osmanlı da aynı etkiyi uyandırmıştı. Nitekim bu dönemde Avrupa’da Osmanlı kültürü etkili oldu. Bu dönem ‘Turquerie Modası’ kısa sürede bütün Avrupa’yı etkisi altına aldı. Türk giysileri dahi hem kadınlar hem de erkekler arasında artık moda olmuştu.

Mehter ise bu etkiyi en net ve kanıtlarıyla gördüğümüz alanı oluşturuyor. Başta Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Almanya olmak üzere Avrupa kültür çevresinde ‘Mehter Müziği’ şanını git gide tırmandırdı.

Merak Taklit Etmeye Dönüştü

Mehteran kıyafetleri, sazları ve müziği ile Avrupa Devletleri arasında çok sevilmesinin ardından artık örnek alınmaya da başladı. Önce Prusya, Rusya ve Avusturya başta olmak üzere diğer Avrupa Devletleri’nin ordularında da bir bir mehter etkisi yayıldı. Artık Türk marşları Avrupa bandosunda çalınmaya başlamıştı. Avrupalılar zamanla bando musiki aletlerinde değişikliğe giderek Türk ezgilerini yakalayabilecekleri eklemeler dahi yaptılar. Üstelik bandolardaki bu etki geçici değil etkili ve kalıcı olacaktı.

1527 yılında Macaristan’da gerçek Türk çalgılarından oluşan bir takım kuruldu. 1725 yılında vurma çalgılar Rusya askeri müziğinde kullanılmaya başladı. 1741 yılında Mehter Müziği öğeleri Avusturya askeri müziğinde işleniyordu. 1750 yılında Mehter Müziği etkileri Alman saraylarına girdi ve 1770 yılında ise Mehter Müziği bu kez Fransız bandolarına yerini aldı.

 

Müzikte Alla Turca Modası

Avrupa halkının mehter müziğine duyduğu beğeni ve Türk yaşamına duyduğu merak dönemin sanatçılarını da Türk stiline yönlendirdi. Avrupa’yı saran Türk modası kendisini en sistemli şekilde müzikte göstermişti. Bu yeni moda akımının müzikteki adı ise Alla Turca oldu. Türklerle aynı enstrümanları kullanmadıkları için “Türk Müziği renklerini” anımsattığı düşünülerek bas davul, yan davul, ziller, üçgen ve tef batı müziğine girdi. Öyle ki bu enstrümanlar, batı müziğinde doğrudan “Türk rengi” anlamına geliyordu. Pek çok müzisyen bu stilde besteler yapıyor, operalarda, konserlerde Türk ezgileri hayat buluyordu. Avrupa’da moda olan Alla Turca akımı, Türk kültürünü, enstrümanlarını ve müziğini yakından tanıma fırsatı bulan Mozart, Beethoven gibi büyük müzisyenleri etkisi altına alacaktı.

Mozart

Mozart

27 Ocak 1756 Salzburg doğumlu olan Avusturyalı besteci Wolfgang Amadeus Mozart, kendisi de bir besteci ve keman öğretmeni olan Leopold Mozart’ın oğludur. Müziğe üstün yeteneği küçük yaşta belirmiş bir müzik dehası olarak tanınır. Altı yaşında ileri derecede keman ve iyi derecede piyano çalan Mozart, daha o yaşta beste yapmaya başlar. Otuz beş yıllık kısa ömründe, el attığı bütün tür ve biçimleri geliştirerek tüm türlerin en güzel örneklerini verir. Böylece eserleri ve tarzı ile müzik tarihine damgasını vurur.

Klasik müzik tarihinin en büyük dehası olarak kabul edilen Mozart, çağdaşlarına ve ardından gelen bestecilere ilham kaynağı olmuştur. Kısa bir süre Beethoven’ın da öğretmenliğini yapan Mozart için Beethoven onu şu sözlerle anlatır: “Yaşamım boyunca, kendimi Mozart’ın büyük hayranları arasında saydım ve son nefesime kadar da öyle kalacağım.”

Mozart’ın Türk Stili

Alla Turca stilinin Avrupa’yı kasıp kavurduğu bir dönemde Viyana’da bulunan Mozart, devrinin en üstün müzisyeni olarak Alla Turca stilini de en kuvvetli uygulayan bestekâr oldu. Gelmiş geçmiş en büyük müzisyenlerden biri olan Mozart’ın Alla Turca stili eserler bestelemesi Türk modasının adeta geleceğe taşınmasını sağladı.

Peki Mozart Mehter müziğini dinlemiş midir? Yoksa modaya mı uymuştur? Bu soru pek çok yerli ve yabancı araştırmacı için cevabı tam olarak bulunamamış bir merak konusu. Mozart bir yerde Mehter Müziğini dinlemiş olabilir ama dinlemeyerek mevcut Alla Turca akımının izinden de gitmiş olabilir. Ancak Mozart babasına yazdığı mektuplarda mehteri dinlemeyi çok istediğini yazmıştır.

Bizzat dinlemiş olsun ya da olmasın Mozart’ın Alla Turca stili besteleri kuşkusuz mehter müziği etkisiyle doğar. Hatta Mozart’ı bugün hala en büyük müzisyenlerden kabul etmemizi sağlayan en önemli 4 eserinden biri olan “Saraydan Kız Kaçırma”, bu etkileri yansıtan en önemli eserlerden biridir. Üstelik bu eser Milli Alman Operası’nın da hala ilk mükemmel eseri sayılır.

Mozart’ın Türkleri ve Türk Müziği motiflerini konu pek çok alan piyano sonatı, konçerto, opera ve baleleri vardır. 1775’de yazdığı La maj. No:5 keman konçertosu ‘Türk Konçertosu’, 1778’de Paris’te yazdığı La maj. Piyano sonatının son bölümü ‘Rondo-Alla Turca’ ve 1782’de yazdığı ‘Die Entführung aus dem Serail’ (Saraydan Kız Kaçırma) Operası bunlardan en ünlüleridir. Ayrıca K.109 ‘Le Gelosie del Seraglio’ adlı bale müziğinde, K.334 ‘Zaide’ ve K.422 ‘L’oca del Cairo’(Kahire Kazı) operalarında da Türk Müziği motifleri görülmektedir. Mozart Türk stilinde 40’ı aşkın eser vermiştir.

 

Saraydan Kız Kaçırma

Mozart’ın en ünlü bestelerinin başında gelen Saraydan Kız Kaçırma, çok belirgin şekilde Türk etkisi taşır. Giriş ve kapanış nakaratlarında yüksek ses aralığı ve melodi enstrümanlarının tınısı, ağır davullar, ziller ve üçgenin yoğun kullanımı güçlü bir Türk etkisini gösterir. Üstelik operanın hikâyesi de Türk etkisi altındadır. ozart bu eserinde müzik kadar konu itibariyle de geniş ölçüde Türk adet ve geleneklerine yer vermiştir.

Üstelik Türk bağışlayıcılığı ile ilgili bir konuyu işleyip geliştirmekten çekinmemiştir. Opera İstanbul’da bir sarayda geçer ve Osmanlı Padişahı Selim, oyunda yüce gönüllü ve bağışlayıcı biri olarak anlatılır.

 

Mozart’ın Türk Marşı Varsa
Beethoven’ın Da Var

Beethoven

Kuşkusuz Mozart ile birlikte müziğe damga vuran diğer bir isim de Beethoven olmuştur. Klasik dönemden romantik döneme geçiş sürecine büyük katkı sağlamış ve gelmiş geçmiş en ünlü ve en etkileyici bestecilerden biri olarak kabul edilen Alman piyanist ve besteci olan Beethoven da Mozart′ın ardından pek çok Türk stili besteye imza atmıştır. Bunlardan en bilineni ise, 1811 yılında yazdığı “Atina Harabeleri” adlı eseri içerisinde yer alan Türk Marşı’dır. Beethoven’ın en ünlü bestesi olan 9. Senfoninin son bölümünde tenor soloya eşlik eden müzik de yine alla turca yani Türk stilindedir.

 

Mozart Neden Türk Marşı Besteledi?

Mozart Neden Türk Marşı Besteledi

Kimine göre Mozart’ın Türk ve Yakındoğu müziğine ilgi duyması, yakın arkadaşı Nijerli bir Müslüman olan AngeJo Soliman’ın etkisidir. Kimine göre dönemin imparatoriçesi Marie Thenlse’ın Türklerle zaman zaman barışmaya yönelik politikalarında Mozart’a beste siparişlerinde bulunmasıdır ve devlettin isteği ve yönlendirmesi üzerine de Mozart, Osmanlı konularını müziğinde yazmaya başlamıştır. Mozart’ın Türk müziğine olan ilgisinde bir diğer iddia ise bir kadın. Zaide isimli bir Türk kızına aşık olan Mozart’ın bu aşkı için Zaide operasını bestelediği söylenir. Hatta 1780’de bestelenen Zaide, Mozart’ın yarım kalan tek eseri olarak efsaneleşir.

Mozart neden Türk Marşı başta olmak üzere pek çok Türk üslubunda müzik besteledi? Sorusuna verilecek çok farklı cevaplar olsa da en doğrusu dönemin şartlarına bakınca ortaya çıkıyor. O da çağın en üstün devletinin, tüm yönleriyle dünyaya ilham veriyor olduğu gerçeği. Mozart’ın çağdaşı olan tüm müzisyenler bu dönemde Türk müziğini eserlerine yansıttılar. Ancak Mozart, en büyük bestekâr olarak en güçlü etkiyi yarattı. Mozart, ölümsüz eserleriyle Osmanlı’nın döneme olan etkisini ölümsüz kıldı…

 

Buna da Göz At

Close
Close